DERSLERE GÖRE ÖZEL ÖĞRETİM YÖNTEMLERİ
Öğretim yöntemleri, öğretmen veya öğrenciyi eksen alması durumuna göre öğretmen merkezli ve öğrenci merkezli olmak üzere iki sınıfa ayrılır. Öğretmen merkezli yöntemde aktif olan öğretmendir. Öğretmen bilgiyi aktarır, öğrenci dinler ve öğrenmeye çalışır. Öğrenci pasiftir ve alıcı durumundadır. Öğretmenin derste çok soru sorması ve öğrencilerin derse katılımını sağlaması, onlardan aldığı cevapları toparlayıp özetleyerek sonuca gitmesi dersi öğrenci merkezli hale getirmez. Bu durumda ders yine öğretmen merkezli bir derstir. Düz anlatım ve soru cevap yöntemi öğretmen merkezli yöntemlerdir.
Öğrenci merkezli yöntemlerde ise öğrenciler hazırlanmış bulunan öğretim ortamlarında bilgiyi kendileri üretirler. Öğretmene sorular sorar ondan yardım alırlar, ancak bu sorular öğrencilerin kendi ihtiyaçlarından doğan sorulardır. Öğretmenin konumu sorulan sorulara cevap vermek, öğrencilerin bir güçlükle karşılaşmaları halinde onlara yol göstermektir. Buluş yolu, senaryo ile öğretim, deneysel yöntem ve oyunlarla öğretim öğrenci merkezli yöntemlerdir.
1-DÜZ
ANLATIM YÖNTEMİ:Öğretmen veya öğrencilerin birinin konu ile ilgili bilgiyi diğerlerine anlatması şeklinde işleyen, öğretmen merkezli bir yöntemdir. Öğrenciler dinleyici konumundadır ve pasiftir. Her derste bu yönteme başvurmanın zorunlu olduğu durumlar vardır. Konuya dikkat çekme, ders sonunda konuyu toparlama ve özetleme ancak düz anlatım ile olur. Bunlar ve benzeri durumların dışında kullanılması pek önerilmez, daha çok diğer yöntemlerin tamamlayıcısı olarak kullanılması önerilir.
2-SORU-CEVAP YÖNTEMİ:Önceden hazırlanmış bir dizi sorunun sınıfta öğrenciler tarafından cevaplanması, açıklanması ve tartışılması temeline dayalı bir öğretim yöntemidir. Bu yöntem, öğrencilerde derse karşı ilgiyi artırır, topluca düşünme alışkanlığı kazandırır, görgü kurallarına uygun dinleme, konuşma ve tartışma becerilerini geliştirir. Yalnız, bu yöntemin uygulamada geleneksel soru cevap yöntemine, yani öğrencilerin önceden belirlenmiş sorulara kalıplaşmış cevaplar vermelerine yol açan bir yönteme dönüşmesine engel olunmalıdır. Soru-cevap yöntemi hemen her derste kullanılabilir.
3-ÇÖZÜMLEME VE BİREŞİM:Çözümleme, bir bütünü oluşturan parçaları amaçlı olarak birbirinden ayırma işidir. İlkokul çocuğu, eşya, olay ve varlıkları önce bir bütün olarak algılar; sonra bu bütünü bölümlere, parçalara ayırır; algıladığını da anlamaya çalışır. Çözümleme, zihinsel olarak yapılabileceği gibi fiziksel olarak da yapılabilir.
Bireşim ise, birbiriyle ilişkisi bulunan öğelerin-nesnelerin, görüşlerin, olayların genel bir sonuca, düşünceye ya da bütüne varmak için birleştirilmesi işlemidir.
Çözümleme yöntemi, çocukları inceleme ve araştırma yapmaya yöneltir. Bireşim yöntemi de, çocuklara açıklama ve yorum yapma güçlerini artırmada, kompozisyon türünde çalışmalarda yardımcı olur.
Okumanın başlangıç döneminde öğrencilere okuma-yazma becerisinin kazandırılması için yapılan çalışmalarda geniş ölçüde bu yöntemden yararlanılır.
4-TÜMEVARIM VE TÜMDENGELİM:Tümevarım, özel durumlardan genel bir sonuca erişmek için yapılan, usavurmaya dayalı bir çalışma, araştırma ve tartışma yöntemidir. Bu yöntem öğretimde örneklerden, sorunlardan, olaylardan ve özel durumlardan hareket ederek genel sonuçlara, kurallara ya da kanılara varmak için kullanılır.
Tümdengelim ise, birtakım yasa, ilke ya da kurallardan hareket ederek özel bir olayı, durumu ya da örnekleri inceleme ve açıklama yöntemidir. Bu niteliğiyle tümevarımın tam karşıtıdır. Öğretimde bu yöntemden herhangi bir ilkenin, kuralın ya da formülün ne ölçüde gerçeğe uygun ya da geçerli olduğunu araştırmada yararlanılır.
Tümevarım yöntemi, gözleme, deneye ve araştırmaya dayandığı için çocuklarda ezbercilik yerine bilimsel düşünme alışkanlığının gelişmesine katkıda bulunur. Bu yöntem, henüz soyut düşünme bakımından yeterince gelişmemiş ilkokul öğrencilerine somut durum ya da örneklerden hareketle bazı genellemelerde bulunma olanağı da sağlar.
5-KÜME ÇALIŞMASI:Bir sınıfta öğrencilerin kümelere ayrılarak ve aralarında işbölümü yaparak belirli bir ders konusu üzerinde çalışmalarına küme çalışması adı verilir. Kümedeki öğrencilerin sayısı genellikle 5-7 arasında değişir. Bazen bu sayı daha da artabilir. Bu yöntemin en belirgin özelliği, öğretim çalışmalarında öğrencileri ön plana çıkarması, onlara sınıf içi ders etkinliklerinin düzenlenmesi ve yürütülmesinde önemli ödevler ve sorumluluklar yüklemesidir.
Küme çalışmalarında, ya aynı ya da benzeri özellikleri taşıyan öğrenciler, ya da ayrı özellikler gösteren öğrenciler bir araya getirilir. Birinci yaklaşıma türdeş (homojen) kümelendirme, ikinci yaklaşıma ayrışık (heterojen) kümelendirme adı verilir.
İlkokullarda çok görülen ilgi kümeleri ile seviye kümeleri birer türdeş kümedir. İlkokullarda Türkçe, Hayat Bilgisi, Sosyal Bilgiler ve Fen Bilgisi dersleri için tasarlanan amaçların gerçekleşmesinde küme çalışması yönteminden yararlanılabilir.
6-GÖSTERİ YÖNTEMİ:Gösteri, belli olgu ve olaylara ilişkin ilkeleri belirtmek, birtakım becerileri ve uygulama yollarını öğretmek amacıyla bir şeyi başkalarının önünde yaparak açıklama işidir.
İlkokul öğrencileri birçok bilgi ve beceriyi duyuları yoluyla kavrayıp kazanmaya çalıştıkları için görme, işitme ve dokunma duyusuna dayanan gösteri tekniğinin derslerin işlenişinde önemli bir yeri bulunmaktadır. Bu yöntem, daha çok okuma ya da dinlemeye dayalı geleneksel öğretim yöntemleriyle birlikte kullanıldığı zaman, o yöntemlerin bazı eksikliklerini kapatabilir.
7-OYUNLAŞTIRMA:Hareket, konuşma ve taklit gibi öğelerden yararlanarak doğa ve toplum olaylarının hayali bir ortam içinde canlandırılmasına oyunlaştırma denir. Oyunlarla öğretim özellikle küçük sınıflarda kullanılan bir yöntemdir. Oyunlar çoğunlukla öğrenilenin pekiştirilmesi aşamasında kullanılır.
Öğretimde oyunlaştırmanın önemli bir yeri vardır. Oyunlaştırma, çocuklara gördüklerini ya da hayal ettiklerini hareket, konuşma ve taklit yoluyla anlatma olanağı sağlar. Onlara, başkalarının durum ve davranışlarını canlandırırken kendi duygu ve düşüncelerini de belirtme fırsatları verir. Oyunlaştırma etkinlikleri aracılığıyla çocuklar hem başkalarını hem de kendilerini daha iyi tanımaya başlarlar. Bu arada sözcük dağarcıkları zenginleşir, söyleyiş ve anlatım bakımından gelişme gösterirler.
8-GÖZLEM VE İNCELEME:Gözlem, bir olayı, bir nesneyi ya da bir gerçeği iyi anlamak için bu olay, nesne ya da gerçeğin türlü belirti ve koşullarını izleme ve inceleme işidir. İnceleme ise, ele alınan bir konu ya da olayın özelliklerini ve ayrıntılarını tam olarak anlamaya çalışmak için yapılan yöntemli çalışmadır. Gözlem ve inceleme, birbirini tamamlayan iki uğraş gibidir.
İyi bir gözlem de, iyi bir inceleme de, amaçlı ve planlı bir çalışmayı gerektirir. Gözlem ve inceleme, topluca yapılabileceği gibi kümeler oluşturularak ya da bireysel olarak da yapılabilir.
Öğrencilerin, gözlem çalışmaları ve inceleme gezileri sırasında gördüklerini ve işittiklerini not etmeleri, belge toplayıp bunlar üzerinde inceleme yapmaları, bazı durumlarda gördüklerini yazılı olarak anlatmaları, tartışmaları ve değerlendirmeleri Türkçeyi kullanma becerisiyle yakından ilişkilidir.
9-SESLİ OKUMA:Sesli okuma, gözle algılanıp zihinle kavranan sözcük ya da sözcük kümelerinin konuşma organlarının yardımı ile söylenmesidir. Bu tür okumanın tam ve başarılı olabilmesi için yazıdaki anlamın kavranmasına, sesin ton ve vurgu bakımından ayarlanmasına ihtiyaç vardır. Okumanın asıl amacı, anlamı kavrama olduğuna göre, sözcük biçimlerinin anlamlarıyla aynı zamanda kavranması gerekir. Anlam hem kelimenin özel biçimlerini tanımaya, hem de sözün gelişinden faydalanmaya hizmet etmesi bakımından okumanın en önemli öğesidir.
Okuma çeşitleri arasında, özellikle ilk sınıflarda en öğretici nitelik taşıyan sesli okumadır. Sesli okumanın ilk koşulu; kelimeleri kusursuz söylemek, doğal ve standart dile uygun konuşur gibi okumaktır. Konuşur gibi okuma anlamanın doğal bir sonucu sayılır. Sesli okuma; okumayı öğretir, öğrencilerin okuma seviyesini tanımaya, dinleyenlerde zihin gelişmesinin uyanmasına yardım eder.
10-SESSİZ OKUMA:Sessiz okuma, ses organlarından herhangi birini hareket ettirmeden, gövde ve baş hareketleri yapmadan, yalnız gözle yapılan okumadır. Sesli okumaya göre daha hızlı bir okuma türüdür.
Sessiz okuma, anlamı çok çabuk kavrama olanağı sağlar. Gençler ve yetişkinler için yaşamda, bir iş ya da bir meslekte en çok gerekli olan okuma becerisi ve alışkanlığıdır. Sessiz okuma becerisi, tam olarak sesli okumadan sonra kazanılır. İlkokulda sessiz okuma çalışmalarına ikinci sınıftan itibaren başlanır. Bu tür okumaya ikinci ve üçüncü sınıflarda kısıtlı bir zaman ayrılır. Dördüncü sınıfta sesli ve sessiz okumaya eşit zaman ayrılmasına özen gösterilmelidir. Beşinci sınıfta ise daha çok sessiz okuma üzerinde durulur.
11-SÖZLÜ ANLATIM:Sözlü anlatıma konuşma da denir. Konuşma, kişinin duygu ve düşüncelerini sözle bildirmesidir. Konuşması yeterli düzeyde olan öğrenciler genellikle her derste başarılı olurlar. Konuşmasını bilen öğrenci, soru soran, düşünen, düşündüren ve etkin olan öğrencidir.
Doğru ve düzgün konuşmanın kişilik gelişimiyle de çok yakın ilgisi vardır. Bundan dolayı öğretmen, her şeyden önce öğrencilerin konuşma becerilerini geliştirmelidir. Çünkü hem öğrenci başarısı için, hem de sağlıklı bir kişilik gelişimi için bu gereklidir. Konuşma bir sanatsa, konuşma eğitimi vermek de bir sanattır. Öğretmenlik ise konuşmaktan çok, konuşturma sanatıdır.
Bilindiği gibi, konuşma, eğitimin temel aracıdır. Çocuklar, okula gelmeden önce Türkçe konuşmayı iyi-kötü öğrenmiş olurlar. Ancak bu konuşma, “kendi yaşlarının ve çevrelerinin” Türkçesidir. Genellikle yetersizdir, ağız özellikleri taşır.
Bununla birlikte, ilk yıllarda çocukların alıştıkları gibi konuşmalarına karışılmamalıdır. Yoksa çocuk çekinir, ürker ve konuşmaktan kaçınır. Bu da onun kendi kabuğuna çekilmesi, sınıfın eğitim-öğretim etkinliğine katılmaması, sonuç olarak konuşmamayı öğrenmemesi demektir. Böyle bir durum, okulu ve öğretmeni sevmeme sonucunu doğurur.
Konuşma, zamanla çocuğun Türkçede kazanacağı dinleme, okuma, sözcük dağarcığını zenginleştirme ve yazma gibi becerilerine de bağlı olarak gelişir.
12-YAZILI ANLATIM:Yazılı anlatım, öğrencilerin kendi gördüğünü, duyduğunu, düşündüğünü ve yaşadığını yazarak anlatmasıdır. Sözü yazıya dökmek, çocuk için kolay olmaz. Bundan dolayı, yazma etkinliği, ilk sınıflarda öğretmenin kılavuzluğu ile bütün sınıfla, ortak çalışma olarak başlar.
Birinci sınıfta, konuşulan konunun bir cümlesi, konuşulandan çıkan sonuç ya da konuşmanın özeti olan bir cümle, sonraları 2-3 cümle olarak birlikte yazılır. Yazılacak cümleyi, öğretmen, öğrencilerin katılmasıyla belirler. Sonra, kelimelerini teker teker söyleyerek cümleyi yazdırır. Bu arada gerekli denetimi yapar. Daha sonraları, cümleyi belirledikten sonra, yazılmasını öğrencilere bırakır. Bu çalışma ilk üç sınıfta böylece sürer.
Üçüncü sınıfta bireysel yazma çalışmalarına geçilir. Bu yazıların kısa olması (3-4 cümle) doğal karşılanmalı, öğrenciler daha uzun yazmaya zorlanmamalıdır. Dördüncü ve beşinci sınıflarda öğrenciler, "ortak yazma”dan, “bireysel yazma”ya geçmelidirler. Bu düzeye gelmemiş çocuklar varsa belirlenip, onlarla ayrıca ilgilenmek gerekir. Bu sınıflarda da sık sık yazma çalışmaları yapılmalı, özellikle öğrencilerin ilgilerini çeken durumlardan yararlanılmalıdır.
13-TANIMLAR YARDIMIYLA ÖĞRETİM:Tanımlar, matematiğin kuruluşunda yer alan ve her konuda çokça rastlanan bir bilgi türüdür. Örneğin, “bir rasyonel sayıyı gösteren kesirlerden paydası 10 veya 10’un kuvvetlerinden biri olan kesirlere ondalık kesir denir”, “bilinmeyen içeren ve bu bilinmeyenlerin alabileceği her değer için sağlanan eşitliklere özdeşlik denir” birer tanım bilgisidir. Bunlardan birincisi ondalık kesir, diğeri özdeşlik kavramlarının tanımlarıdır. Tanımlar yardımı ile öğretimde, kazandırılacak olan kavramın tanımı, bu tanıma uyan ve uymayan örneklerle birlikte verilir. Öğrencilere düşen görev, tanımı dikkatli bir şekilde incelemek, uyan ve uymayan örnekleri birbirinden ayırmaktır. Böylece kavram kelime kelime ezberlenmemiş ama anlaşılmış olur.
14-BULUŞ YOLUYLA ÖĞRETİM:Buluş yoluyla öğrenme, öğrencinin kendisinin üretmesi veya bilgiye ulaşması esasına dayanır. Öğretmenin görevi, gerekli öğrenme ortamını sağlamak suretiyle öğrenciye yardım etmek, öğrenme etkinlikleri sırasında öğrencileri yönlendirmek, ihtiyaç duydukları takdirde onlara yardım etmektir. Bu yöntem en çok kavram bilgisinin ve genelleme bilgisinin kazandırılmasında kullanılır.
15-SENARYO İLE ÖĞRETİM:Senaryo ile öğretim, kazandırılacak bilgi ve becerilerin bir olaylar zinciri içinde örtülü olarak sunulması, bu olayları yaşayanların bunları öğrenmesi esasına dayanır. Sınıf, hayat içinde öğrenmemiz gereken şeyleri öğrenmek için düzenlenmiş suni bir ortamdır. Onun için sınıfta gerçek bir senaryo uygulaması yapmak zordur. Yani öğrenci sınıfın içinde, hayat dışındadır. Sınıfı çevreye taşımak da örgün eğitimde pek kolay olmamaktadır. Bundan ötürü senaryo için, suni ortamlar yaratma, hayalinde canlandırma ve oyuncu ile duygusal beraberlik içinde olmadan yararlanılır.
Seyirci izlediği bir filmde çoğu kez olayın akışına kendini kaptırır ve oyunculardan birinin tarafına geçerek, onun isteklerinin gerçekleşmesini, onun başarılı olmasını ister. İşte öğretimi senaryolaştırma öğrencinin kendini oyuncu yerine koymasını sağlamak suretiyle olur. Senaryolaştırmak için gerçek bir olay bulunmadığı takdirde olması muhtemelen bir hikâyeden de faydalanılabilir. Önce roller belirlenir ve olayın sonucu çocukların oyunu oynamaları ile aydınlanır. Öğretilecek kavram ve beceriler oyunun içine adeta emdirilmiş bir biçimde, örtülü olarak verilir. Öğrenci neyi öğrendiğini en sonunda anlar.
16-ANALİZLE ÖĞRETİM:Analizle öğretim, bir genellemeyi, genellemenin elde edilişindeki basamakları tek tek ve sırayla incelemek suretiyle anlamayı esas alan öğretim yöntemidir. Her adımda genellemeye ulaşmak için, yapılan işlemin gerekçesi, dayandığı matematik temelle açıklanır. Teoremlerin ispatına bu yöntemin bir uygulaması olarak bakılabilir. Bu yöntem kavrama düzeyini yükseltmeyi amaçlar ve özellikle ispatı birkaç adım gerektiren bağıntıların çıkarılmasında kullanılır.
Bu yöntemde kural ya da genelleme öğrencilere önceden duyurulur ve arkasından adım adım işlemler yapılır, her basamakta öğrencilere sorular sorulur, alınan cevaplar düzeltilir ve böyle devam ederek genel sonuca ulaşılır.
17-GÖSTERİP YAPTIRMA YÖNTEMİ:Gösterip yaptırma yöntemi daha çok fiziksel becerilerin kazandırılmasında kullanılan bir yöntemdir. Bu yöntemin işleyişi, bilen birinin eylemi adım adım göstermesi, açıklaması, öğrencilerin bunları dikkatle izlemesi ve yapması, yeterli düzeye gelinceye kadar tekrar etmesi şeklindedir.
18-KURALLAR YARDIMIYLA ÖĞRETİM:Kurallar yardımıyla öğretim bir işin yapılmasında yer alan işlem basamaklarının ezberletilmesidir. Matematik öğretimindeki çağdaş yaklaşımlarla pek bağdaşmayan bu yöntemin kullanılması, kazandırılacak becerinin gerektirdiği zihinsel işlemlerin karmaşık olması durumunda zorunludur.
Örneğin, “karekök alma becerisi” kurallar yardımı ile öğretim yöntemi kullanılarak öğretilir. Çünkü karekök alma işleminde kullanılan düşüncenin kavranması ilköğretim çağı çocukları için zordur. Benzer bir örnek ilkokulda çarpmanın sağlanmasını 9 atarak yapmaktır. Çarpmanın sağlanmasını 9 atarak yapmanın mantıksal temeli bölünebilme kurallarına dayanır. Çocuklar bu yaşta bölünebilme kurallarını kavrayacak olgunluğa gelmedikleri için 9 atarak sağlamayla ilgili kuralı ancak ezberleyerek öğrenebilirler. Bu yöntemin uygulanmasında öğrencilerden gelece olan ”Neden 9 atıyoruz da 8 atmıyoruz?” biçimindeki bir soruya öğretmen “vakti gelince onu da öğreneceksiniz” diyerek cevaplamalıdır.
19-DENEYSEL ETKİNLİKLERLE ÖĞRETİM:Matematik ve Fen Bilgisi öğretimi sırasında bazen “deneyle doğrulama veya gösterme”ye başvurulur. Deneysel yöntemle, buluş yoluyla öğrenmede olduğu gibi bir genellemeye ulaşılır. Kullanılan yöntem aslında buluş yoludur ancak bazı buluşları yapabilmek için bir takım deney materyalinin kullanımına ihtiyaç olmaktadır. Yöntemin iyi çalışması için materyal hazırlığının tam olması ve işlem basamaklarının iyi sıralanması gerekir. Öğrenciler yapacakları deneylerde kullanacakları araç ve gereçleri planlamayı, toplamayı ve kullanmayı öğrenmelidir. Deneyler karışık olmamalıdır. Deneylerde karışıklık yaratacak araç, gereç ve aygıtlar (özellikle ilkokullarda) deneyden çıkarılmalı, deneyin esas kısımları denenmelidir.
20-TARTIŞMA YÖNTEMİ:Tartışma, derslerin öğretiminde tek başına pek seyrek başvurulan, fakat diğer yöntemlerin yanında bir öğretim tekniği olarak uygulanan değerli ve önemli bir etkinlik şeklidir.
Tartışmanın değeri büyük ve çeşitlidir. Öğretmen ve öğrenci arasında en iyi iletişim ve anlaşma aracıdır. Tartışma ile çocuklar daha iyi tanınır. Öğretmenle öğrenci arasında sıkı bağlar kurulur. Tartışma özellikle ünitelere başlanılırken çok değerli ve önemlidir. Ünitenin planlanmasına öğrencilerin katılmalarını sağlamak için öğretmen öğretilmiş bir deneyi, bir göstermeyi tekrar ettirir veya bunlar üzerine bazı sorular sorar. Çizilmiş resimleri göstererek ve bunlar üzerinde sorular sorarak tartışmayı açar. Bu teknikler çocuklarda türlü ilgiler uyandırır. Ortaya atılan sorular veya problemler üzerine yapılan bu tartışmalar sonucu üniteler öğretmen-öğrenci işbirliğiyle hazırlanır ve planlanır.
|