Ses ve ışık benzer fizik özelliklere sahiptir. Temel olarak ikisi de dalgalardan oluşur ve dalgalar şeklinde yayılır. Bununla birlikte ışık dalgaları elektromanyetik enerjinin ürünüdür. Ses dalgaları ise akustik enerjinin ürünüdür. Nesnenin doğrudan hareketinde. mevcut ortamdaki dalga biçimleri ya da hareketin dalgası meydana gelir ve ses üretilir. İlk önce meydana gelen bu dalga, çeşitli reseptör mekanizmalarla temasta bulunur ve beyne iletilir. Ses yoğun ortamlarda daha iyi yayılır, bu ışıktan bir farkıdır. Neden böyledir? Çünkü maddelerde moleküller yoğun olarak sıkıştırılmıştır ve bu sebepten dalga hareketini çok kolay bir şekilde nakledebilirler. Diğer taraftan ses boşluk içinde hareket edemez. Yoğunluğundan dolayı su, ses geçirgenliği açısından mükemmel bir ortamdır. Aslında 15 C ‘lik tatlı suda ses, yaklaşık saniyede 1410 m yol alır. Aynı sıcaklıkta deniz suyunda sesin aldığı yol 1550 m/saniyedir. Diğer bir deyişle; bu hız, yaklaşık olarak havadaki hızından dört kat daha fazladır.
Ses dalgalarının bu kadar yüksek bir hızda iletilmesinin sebebi olarak dalgıçlar sesi su altında, su üstünde olduğundan daha iyi ve daha uzak mesafelerden duyabilirler (özellikle düşük frekanslı sesleri). Örneğin gemilerin meydana getirdiği ses, su altında 20 kilometreden daha uzak mesafelere yayılır.
Problem ise, su altında sesin yayılma hızı ile ilişkili olarak dalgıçların veya kişilerin su yüzeyinin altında sesin geldiği doğrultuyu yada bir başka değişle sesin hangi yönden geldiğini ayırt edememeleridir.
İnsanlar kara hayvanlarıdır ve bundan dolayı sesin suda yayıldığından daha yavaş yayıldığı bir çevreye sahiptirler. Beynimizin duyma merkezi, sesin çok hızlı hareket ettiği sualtı gibi ortamlarda ses analizine yetenekli değildir. Sesi fark etmesi, algılaması, ses dalgalarının her iki kulak zarına aynı zamanda çarpması ve eşit şiddete uyarması ile olur. Bu sebepten su altında ses her yönden geliyormuş gibi algılanır çünkü kulak zarlarından birinin sesi algılamadaki gecikmesi veya sesin kulak zarlarından birine farklı şiddette vurması sualtında su üstü kadar belirgin gerçekleşemez. Fakat şu da ilginçtir ki uygun koşullar altında dalgıçlar su altı navigasyonunda ses işaretlerini yardımcı olarak kullanmaktadır (uygun frekans seçimi, yükseliş ve alçalış zamanları). Eğer ses su içinde bu kadar iyi yol alıyorsa birisi şu soruyu sorabilir: niçin insanlar su ortamında konuşamıyorlar? Bu problemin nedeni su altındayken ilk sesi üretebilmekteki yeteneksizlikten kaynaklanır. İnsanın ses telleri hava ortamında işlemektedir fakat ses dalgaları havada üretilip suya gönderilse dahi ses enerjisi etkili bir biçimde bir ortamdan diğer ortama transfer olamaz. Aynı sebepten dolayı hemen yüzeye yakın su altında bulunan dalgıç su üstünden ona bağıran birinin sesini duyamaz. Ses naklinin karıştırılmasındaki diğer bir problem de suyun farklı sıcaklıklarda olması ile ilgilidir. Termocline (kristal tabaka) gibi ortamlarda maddelerin sıcaklıkları ile birlikte yoğunlukları değişir ve ses dalgaları farklı yoğunluktaki ortamlardan geçerken enerjinin epey bir miktarı geçilen ortamlar arasında emilir. Bu yüzden sesin termocline ortamdan geçişinde ses oldukça fazla etkilenir. Bunun anlamı: suyun bir seviyesinde bir sesi oldukça iyi duymak mümkünken aynı sesi çok az bir su kolonu ile ayrılmış suyun başka bir tabakasında duymak mümkün olmayabilir. Bu farklılık elbette iki tabaka arasındaki sıcaklık değişikliğinin derecesine bağlıdır. |