Fen Konuları
Tüm Konular

Besin Zinciri ve Enerji Akışı Konu Anlatımı 2

Sayfayı Yazdır

 

Yeryüzündeki canlı türleri arasındaki bir zincirin halkaları şeklinde doğrudan veya dolaylı etkileşim vardır. Bu durum tüm canlıların yaşamak ve çoğalmak için birbirine bağlı olması sonucunu doğurur.

Canlılar arasındaki etkileşimin temelinde madde ve enerji ihtiyacını karşılama bulunur. Canlı türleri madde ve enerji ihtiyacını besinlerden karşılar. Doğadaki tüm canlılar yaşamak ve çoğalmak için besinleri kullanırlar. Canlılar besin ihtiyaçlarını karşılamak için aralarında bir besin zinciri oluştururlar. Bir bölgedeki her canlı besin zincirinin bir halkasını oluşturur. Bundan dolayı besin zincirindeki canlılar arasında bir enerji akışı gerçekleşmektedir.

1. Üreticiler :

Hücrelerinde kloroplast veya klorofil bulunan canlı grubudur. Güneş ışığını emerek karbondioksit ve sudan besin üretirler. İhtiyaç duydukları besinleri kendi başlarına ürettikleri için de bu grup canlılara üreticiler adı verilmiştir. Yeşil bitkiler, Su yosunu (algler), Planktonlar ve bazı bakteriler üretici olarak beslenebilir.

Plankton, suda bulunan, hareket yeteneği akıntıya bağımlı olan canlılara verilen genel isimdir.

Genellikle mikroskobik boyutta ve tek hücreli oldukları varsayılsa da, denizanaları veya kopmuş yosunlar da okyanus bilimciler tarafından plankton olarak tanımlanır.

Göllerde, denizlerde ve akarsularda, hatta belirli şartlar altında buzullarda bulunabilirler. Dünyadaki fotosentez ile üretilen oksijenin büyük çoğunluğunu planktonlar üretir, diğer kısmını bitkiler üretir.

Üreticiler en çok orman ekosistemlerinde bulunur. Çöl ekosistem-lerinde ise çok az sayıda bitki yer alır.

Üretici canlıların en büyük grubunu bitkiler oluşturur. Bitkiler yeryüzünde en yaygın olarak bulunan canlı grubudur.

Bitkileri yapraklan yardımıyla ihtiyaç duydukları besinleri üretirler. Kullanım fazlası besinleri de kök, gövde, yaprak, tohum, meyve gibi kısımlarında depo edebilirler.

2. Tüketiciler :

A- Otoburlar :

Tüketici olarak beslenen canlı grubudur. İhtiyaç duydukları besinleri bitkisel kaynaklardan karşılarlar. Bitkilerin kök, gövde, yaprak, çiçek, tohum ve meyve gibi çeşitli kısımlarını tüketerek beslenmelerini sağlayabilen canlılardır.

Doğada bulunan canlılardan; keçi, koyun, inek, sincap, kanarya, tavşan, bazı balıklar, geyik, antilop, fil, zebra, at ve zürafa otobur olarak beslenir.

B- Etoburlar

Tüketici olarak beslenen bir başka canlı grubudur. İh-tiyaç duydukları besinleri farklı hayvansal kaynaklardan karşılarlar. Doğada çeşitli yöntemlerle yakaladıkları hayvanları tüketerek beslenmelerini sağlayabilirler.

Kurt, aslan, sırtlan, kartal, şahin, yılan, kurbağa, bazı balıklar, penguen, köpek balığı, leopar, baykuş, kertenkele ve timsah etobur beslenen hayvanlardan bazılarıdır.

C- Hem otobur hem etoburlar (Hepçiller):

Hem bitki hem de bazı hayvanları yiyerek besin ihtiyacını karşılarlar. Kuşların büyük bölümü, ayı, kaplumbağa ve bazı memeliler hem ot hem de etle beslenir.

Ev faresi, insan, domuz, serçe, sığırcık, karga, hindi bu gruba örnek olarak verilebilir.

3. Ayrıştırıcılar :

Tüketici olarak beslenen canlı gruplarından birisidir. Bu grup canlılara çürükçüller adı da verilir. İhtiyaç duydukları besinleri bitkisel hayvansal atıklar ile ölü organizmalardan karşılarlar. Ölen bitki ve hayvan vücutları ile bu canlıların çevreye bıraktıkları sindirim atıklarını parçalarlar.

Bazı mantarlar ve bakteriler ayrıştırıcı (çürükçül) olarak beslenir.

Üretici ve tüketici canlıların yaşamları sona erdikten sonra ya da bu canlıların oluşturduğu atıklar, ayrıştırıcılar tarafından parçalanarak daha küçük yapılara ayrışır. Oluşan bu moleküllerin daha sonra tekrar canlıların yapısına geçmesiyle doğada doğal bir döngü oluşur.

Ekosistemdeki canlılardan her birinin bir başkasını yiyerek beslenmesi bir zincirin halkaları şeklinde ifade edilebilir. Bir ekosistemdeki canlıların birbirlerini yemesiyle ortaya çıkan bu zincir yapıya besin zinciri denir.

Yeşil bitkiler Atmaca

Besin zinciri

Besin zincirinde herhangi bir canlının sayısında artma ya da azalma olduğunda bundan, besin zincirindeki tüm canlılar etkilenir. Örneğin resimdeki besin zincirinde yılanların artması leyleklerin artmasına, kurbağa sayısının azalmasına, arıların artmasına ve bitkilerin azalmasına sebep olabilir. Görüldüğü gibi bu durumdan, tüm besin zinciri etkilenmektedir. Bir diğer önemli nokta da besin zincirindeki tüm canlıların ayrıştırıcı canlılarla ilişkisinin olmasıdır. Yaşamı sona eren bütün canlılar ayrış-tırıcılar tarafından parçalanır.

Bir besin zincirinin ilk halkasında, üretici özelliğe sahip olan canlı türü yer alır. Üretici canlılar fotosentezle besin üretir. Ürettikleri besinlerin bir kısmını kendisi tüketirken, bir kısmını da besin zincirindeki tüketici canlılara aktarmaktadır. Bir bölgedeki üretici canlıların sayısı tüketici olan hayvanlardan daha çok olabilir.

Besin zincirinin ikinci halkasında ise bitkileri besin kaynağı olarak tüketen otobur türler bulunmaktadır. Besin zincirinin üçüncü halkasında etobur türler yer almaktadır. Etobur türler avladıkları farklı hayvanları tüketerek beslenme ihtiyacını giderir.

Bir besin zincirinde ayrıştırıcılar her halkadaki canlıdan besin alabildiği için, besin zincirinin belli bir halka-sında yer almazlar.

Bir besin zincirinin yapısında bulunan otobur ve etobur türler çok farklı kaynaklardan besin ihtiyacını karşılayabilir. Bundan dolayı doğadaki besin zincirleri arasında ağ şeklinde bağlantılar meydana gelir. Canlı yaşamları arasındaki bağlantı besin ağlarının oluşmasını sağlamaktadır.

Farklı yaşam özelliğine sahip olan canlılar arasında kurulan beslenme ilişkisine besin ağı denir. Bir besin ağının yapısında çok sayıda besin zinciri vardır. Besin zincirleri üretici ve tüketici türler arasında kurulmaktadır.

Besin piramidine baktığımızda doğada en çok bulunan canlı, üretici canlılardır. Üreticilerden sonra birinci derece tüketici canlılar, daha sonra da ikinci derece tüketiciler gelmektedir.

Tüketiciler, beslenme şekillerine göre besin piramidinin üst basamaklarına doğru yerleşirler. Mesela, bitki yiyerek beslenen otçul-lar birincil tüketicileri, otçul hayvanları besin olarak kullanan etçil hayvanlar ikincil tüketicileri oluştururlar. Bu grupların tamamına dâhil hayvanlarla beslenen canlılar ise hepçillerdir.

 

Besin piramidinde yukarı doğru çıkıldıkça canlının sayısı azalmaktadır. En son basamakta yer alan canlılar, besin bulmada zorlanan ve genelde nesli tükenme tehlikesi ile karşı karşıya kalan canlılardır. Görüldüğü gibi besin piramidinde aşağıdan yukarı doğru gidildikçe besin miktarı azalmaktadır.

Besin piramidinde üst basamaklara doğru çıkıldıkça aktarılan enerji miktarı azalır.

Yandaki piramitten de anlaşılacağı gibi havuçtaki enerjinin sadece %10'u tavşana geçer.

BESİN PİRAMİDİ

Bu her basamak için böyledir. Bu durumun sebebi ise her canlının enerjinin bir kısmını yaşamını sürdürmek için kullanması bir kısmını ise atık olarak dışarıya atmasıdır.

Enerji piramidinin her basamağında bulunan ayrıştırıcılar (bazı bakteri ve mantarlar) canlı ve ölü organizmaları daha basit maddelere parçalayarak doğaya geri kazandırır. Bu maddeler üreticiler tarafından tekrar kullanılır.

 

Tüm canlılar yaşamak ve çoğalmak için enerjiye ihtiyaç duyarlar. Canlılar arasında besin ağlarının oluşma sebebinin madde ve enerji aktarımı olduğunu daha önce belirtmiştik. Bir besin zincirindeki canlılar enerjiyi hep bir önceki halkadan alırlar. Etoburlar etoburlardan, otoburlar üreticilerden alır. Üretici canlılar ise enerjiyi güneş ışığından karşılar. Evet, tüm canlıların kullandığı enerjinin temel kaynağı güneş enerjisidir.

Hiçbir canlı türü güneş ışığındaki enerjiyi doğrudan kullanamaz. Bu sorunun aşılmasında üreticilerin fotosentez etkinliği görev yapmaktadır. Üretici canlıların güneş ışığındaki enerjiyi kullanarak besin sentezlemelerine fotosentez adı verilir.

Bir başka tanımla karbondioksit, su ve güneş ışığını kullanarak besin ve oksijen üretilmesi sürecine fotosentez adı verilir.

 

Kloroplast hücrelerde fotosentezin yapılmasında sorumlu olan organelidir. Bu organelin yapısında da çok sayıda klorofil denen ve ışığı emerek besin sentezlenmesini sağlayan yapı bulunur.

FOTOSENTEZ HIZINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER

Fotosentezin gerçekleşmesinde kullanılan maddeler ile yapılmasında rol oynayan faktörlerin miktar değişimi fotosentezin hızını etkiler. Bazı faktör veya değişmeler fotosentezin hızını artırırken, bazıları fotosentez hızını azaltmaktadır.

Işık şiddeti :

Güneş ışığı fotosentezin enerji kaynağını oluşturur. Bundan dolayı bitkiye ulaşan ışık miktarı arttıkça canlının fotosentez hızı ile ürettiği besin miktarı artış gösterir.

Işık şiddetinin yeterli olduğu yapay ışık kaynaklarında da fotosentez gerçekleşebilir. Bu durum laboratuar ortamlarındaki deneylerde; yapay ışık gönderilen düzeneklerden oksijen çıkışının belir-lenmesiyle ispatlanabilir.

Işığın rengi :

Gün ışığı kırmızı, turuncu, sarı, mavi, yeşil, lacivert ve mor şeklinde farklı renkteki ışığın bir karışımıdır. Farklı renk ışıkların gerek taşıdığı enerjinin farklı olması gerekse klorofillerde kullanılma oranının farklı olması fotosentez hızını etkilemektedir.

Bitkiler mor ve kırmızı ışıkta en yüksek hızda foto-sentez yaparken, yeşil ışıkta en düşük hızda fotosentez yapmaktadır. Çünkü bitkiler yeşil ışığın büyük bir kısmını yansıttıkları için besin üretim hızları da düşük olmaktadır.

Bu durum oksijen emen bakteri ve ipliksi su yosunuyla yapılan deneyden anlaşılabilir.

Sıcaklık:

Sıcaklık fotosentezde kullanılmayan ancak fotosentezin gerçekleşmesini sağlayan hücre olaylarının hızını doğrudan etkileyen bir faktördür. Fotosentez olayı en uygun 25-30 °C aralığında meydana gelmektedir.

Bunun dışında sıcaklığın belirtilen değerin altına düşmesi veya üzerine çıkması fotosentez hızında azalmaya sebep olacaktır. Örneğin yapraklarını dökmeyen bitkiler kış aylarında düşük sıcaklıklarda ya hiç fotosentez yapmazlar ya da düşük hızda gerçekleştirebilirler.

Karbondioksit ve su miktarı: Karbondioksit ve su fotosentezde hammadde olarak kullanılır. Bu maddelerin miktarı ortamda ne kadar fazla olursa fotosentez de o kadar hızlı gerçekleşebilir. Düzenli olarak sulanan saksı bitkilerinin, seyrek sulananlardan daha hızlı büyümesi fotosentez hızlarındaki farklılıktan kaynaklanmaktadır.

Bunun yanında etrafı bir poşetle kapatılmış olan saksı bitkileri, açık alanda tutulana göre daha az fotosentez yapacaktır. Bunun sebebi de dışarıdan aldıkları karbondioksit miktarlarının farklı olmasıdır.

Fotosentez hızına Kloroplast sayısı ve yaprak genişliği de etki eder.

Hücre Solunumu:

Canlılar büyüme, gelişme, üreme, beslenme, hareket, dolaşım gibi çok sayıda yaşamsal olayı gerçekleştirmek için enerji kullanırlar.

Canlı organizmalar enerji üretip vücudunda kullanabildiği sürece yaşamını sürdürebilir. Tüm canlı organizmalar ve tüm canlı hücreler kendileri için gerekli olan enerjiyi besinleri parçalayarak elde ederler. İki çeşit solunum vardır.

OKSİJENLİ SOLUNUM :

Besinlerden oksijen kullanılarak enerji üretilmesi olayına oksijenli solunum adı verilir. Oksijenli solunum hücredeki mitokondri organelinde meydana gelir. Canlıların büyük bir kısmı enerji ihtiyacını oksijenli solunumla karşılar.

Besin molekülleri oksijenli solunumla en küçük yapı taşlarına kadar parçalanır. Bu durum besinlerin yapısındaki enerjinin büyük bir kısmının açığa çıkmasını sağlar.

 

Oksijenli solunumun görüldüğü canlılar; insanlar, hayvanlar, bitkiler, bazı mantarlar, bazı bakteriler, bazı tek hücreliler (amip, öglena) vb. dir. Oksijenli solunum olayı; insan, hayvan, mantar ve bitkilerin hücrelerinde mitokondri organelinde gerçekleşirken, bakteri hücrelerinde ise sitop-lâzmada gerçekleşir. Çünkü bakterilerde mitokondri organeli bulunmaz.

OKSİJENSİZ SOLUNUM:

Canlıların yaşamlarını sürdürebilmek için gerekli olan enerjiyi oksijen kullanmadan sağlamalarına oksijensiz solunum denir. Bazı bir hücreliler, birçok bakteri ve maya mantarı gibi canlılar solunumu oksijen kullanmadan gerçekleştirirler.

Bir erlenmayerin içine şekerli su ve bira mayası konulup, kabın ağzına balon takıldığında (Şekil -1) bir süre sonra balonun şiştiği görülür (Şekil - II). Bunun sebebi bira mayası içindeki mantarların sudaki şeker ile beslenmeleri sonucunda açığa çıkan karbondioksit gazıdır. Kabın ağzı kapalı olduğundan ortamdaki bira mayası mantarlarının oksijensiz solunum yaptığını söyleyebiliriz.

Oksijensiz solunumun hayatımızda önemli bir yeri vardır. Sofralarımızdaki peynir, sirke, turşu, yoğurt, ekmek gibi birçok ürün, oksijensiz solunum yapan canlılarla bizlere armağan edilir.

Fotosentez ile Solunum Arasındaki İlişki 

 

 
 

Hakan Arslan tarafından hazırlanmıştır.

 

Bu konu 22390 kez okundu
Bu konuyu Site Admini Ekledi
Yorum İçin Üye Girişi
Şikayet Bildirimi
Avatar Seç
   
Yorumunuz şu an yayınlanacaktır. Fenokulu'nun bir eğitim sitesi olduğunu, IP numaranızın bizde saklandığını ve yasal sorumluluğun size ait olduğunu bilerek mesajınızı yazınız. Üç adet şikâyet et tuşu ile mesajınızın görüntülenmesi durdurulup incelemeye gönderilir.
Görüş ve yorumlarınız bizim için değerlidir. Yorumlarınız kontrol edildikten sonra yayınlanmaktadır.


Yorumlar Yükleniyor..
 
Fenokulu.net , Fen eğitimine katkı sağlamak için kurulmuştur. Paylaşımda bulunan Fen Bilimleri öğretmenlerinin çalışmaları, sınıfın dışına çıkmış,
diğer öğrenci ve öğretmenlerin kullanımına sunulmuştur. Kaynak gösterilerek çalışmalar paylaşılabilir.
Muharrem Baytekin © 2002-2022 Fenokulu.net
       İletişim & Reklam Kaldırılması İstenilen Doküman