Fen Konuları
Tüm Konular

Beyin nasıl öğrenir?

Sayfayı Yazdır

Beynin nasıl öğrendiği konusunda son yirmi yıl içinde
beklenmedik gelişmeler oldu. Beyninin her iki lobundan
biri alınan bir hasta üzerinde, 1981 yılında Roger
Sperry adlı bilim adamının ortaya çıkardığı gerçekler
hızlı öğrenme ve hafıza eğitimi metotlarında çığır
açtı. Ülkemizde eğitim niçin “öğrenciler için külfet
ve hatta çekilmez yük haline geldi?” Neden okulunu
bitiren işe yarar hayat becerileri kazanamamakta,
mesleğini öğrenememektedir? Tüm bu soruların cevabı
aslında beynin nasıl öğrendiği ile ilgili
görünmektedir. Beyin ve öğrenme gerçeklerine ters bir
şekilde sürdürülen eğitim, eğitmemektedir.
Son yıllardaki bunca gelişmelere rağmen beyin, hâlâ
insan vücudunun çalışması hakkında en az şey bilinen
organı olma özelliğini koruyor. Bilim adamları, birçok
kişinin beyin potansiyelinin yalnızca % 4–8 arasındaki
bir kısmının kullanıldığını öne sürmektedir. Buna göre
keşfedilmemiş engin bir dünyanın küçük bir adasında
yaşıyoruz. Son zamanların en büyük bilimsel çalışması
olan “genom projesi”nden sonra beynin sırlarının
çözülmesi bilim dünyasının hedef tasarısı haline
geldi.. Yakın gelecekte özellikle eğitim ve öğrenme
konusunda yeni çığırlar ve olağanüstü ufuk ve imkanlar
ortaya çıkabilir.

Beyin gerçekleri, başarılı bir eğitimin insanın
öncelikle kendini tanıması ve keşfetmesine bağlı
olduğunu gösteriyor. İnsan beyni yaratılış itibarıyla
bir öğrenme programıyla yüklü olarak gelmektedir.
Ancak bu programın yanında “kullanıcı el kitabı”
mevcut değildir. Zaman geçtikçe öğrenilen bilgi ve
becerilerin modası geçmekte ve kullanılmaz hale
gelmektedir. Modası geçmeyen ve hayat boyunca ihtiyaç
duyduğumuz ise “öğrenmenin öğretilmesidir”. Günümüzün
başarılı insanı, beyninin her iki yarısını da etkili
bir şekilde kullanabilen ve gerektiğinde birinden
diğerine kolaylıkla geçebilen insan olarak
değerlendiriliyor artık.. Beyin hücreleri arasındaki
bağlantıları gelişmemiş insanlar, beyinlerine ne kadar
bilgi yığmış olurlarsa olsunlar düşünce–muhakeme–akıl
yürütme becerileri gelişmemekte, bu yüzden de
eğitilmiş sayılmamaktadır. Beyin nasıl öğreniyor?
Beynin öğrenme ile ilişkisi nedir? Şimdi bunları ele
alalım.

Hipokamp ve etkili öğrenme

Beyin, iç içe üç bölüm halindedir. Orta beyinde
bulunan “hipokamp” (hippocampus) “hafızanın
merkezi”dir.. Bu merkez adeta beynin yazıcısı gibi
faaliyet gösterir. “Beynin yazıcısını” kendi
isteğimizle çalıştırıp, istediğimiz bilgileri
kaydedebilir miyiz, sorusuna vereceğimiz cevap
“evet”tir.

Hipokamp bölgesi bilgilerin kalıcı hafızaya geçip
geçmeyeceğine karar veren merkezdir. Beynin hipokamp
olarak adlandırılan bölgesinde, sinapslar (nöronların
birbiriyle haberleştikleri noktalar) yüksek frekanslı
elektrik sinyalleriyle uyarılınca sinaptik bağlantılar
güçleniyor.

Çeşitli öğrenme kanallarından bize ulaşan bilgiler
verdiğimiz önem derecesine göre kaydolmaktadır. Merak
ve ilgi duymadığımız, önemsemediğimiz; kısacası
duyguların hareketlenmediği olaylarda gelen bilgiler
düşük frekanslı elektrik sinyalleri şeklindedir.
Sonuçta zayıf sinaptik bağlar oluşur ve beyin
“harddiskine” (korteks) kayıt işlemi gerçekleşmez.
Çünkü böyle durumlarda “alıcılar” (duygular) harekete
geçmemektedir. Duyguların uyandığı olaylarda ise
hipokamp hareketlenmekte, beynin en dış tabakasında
bulunan “kortekse” kayıt işlemi tamamlanmaktadır.

Beynin üçüncü kısmı olan korteks, beynin düşünen,
konuşan, yazan, yeni buluşlar yapan, merak eden, plan
yapan, öğrenmenin, zekanın ve hafızanın oluştuğu bölüm
olup, sınırsız bir kapasiteye sahip görünmektedir.
Üzerindeki görme, duyma ve diğer algılama
merkezleriyle ve dış dünyayla sürekli iletişim
halindedir. Bu kapasiteyi nöronlar arasında kurulan
ilişkiler sağlamaktadır. Duyguları uyandıran olaylar
orta beyinde bulunan “hipokamp” vasıtasıyla beyin
korteksi üzerine kaydedilmektedir.

Öğrencinin konuya ilgisinin çekilmediği, merakın
uyandırılmadığı ve konunun zevkli ve eğlenceli hâle
getirilmediği “öğretme süreçlerinin “başarısız kalması
“hipokamp” denilen beyin bölgesinin uyarılmamasıyla
ilgilidir. Üzerinde “merak ve ilgi” etiketi taşımayan
bilginin beyne girmek için gerekli vizeyi alması
mümkün değildir. Bu yüzden de “Merak ilmin hocasıdır.”
denilmiştir.

Beyin lobları ve öğrenme

Birçok test sonucunda, beynin sol lobunun, konuşma,
matematiksel işlemler, diziler, sayılar ve analiz gibi
konularda çok üstün olduğu, mantıklı ve doğrusal
çalıştığı tespit edildi. Araştırma sonuçları beynin
sağ lobunda da, ritim, hayal kurma, renkler, boyut,
hacim, müzik gibi fonksiyonların icra edildiğini
ortaya koymaktadır. Beynin sol tarafı bilgiyi mantıklı
ve doğrusal olarak işlemekte, sağ lob ise artistik
tarafı oluşturmakta, detaydan çok resmin bütünüyle
ilgilenmekte ve bilgiyi şekil ve hayal gücüyle
işlemektedir.

Sağ lobun duygular ve hayallerin etkisinde olduğu ve
fotoğrafik, yani bütünsel öğrendiği ortaya çıktı. Bu
yüzden bilgiyi sıra ile işleyen sol lobun aksine sağ
lobun öğrenmede çok daha hızlı ve etkili olduğu
anlaşıldı.. Ayrıca, insanın mucitlik ve üretkenlik
kısmı sağ lob fonksiyonları arasında yer almaktadır.
Sadece sol lobu gelişmiş olan ve bu lobu iyi kullanan
insanların üretken düşünebilmesi için sağ loblarını da
geliştirmeleri gerekmektedir. Öğrendikleri konular ve
formüllerden yeni şeyler üretebilmeleri için beynin
sağ lobunu da işin içine katmaları gerekmektedir.

Beynin her iki lobu birbirini tamamlayan fonksiyonlara
sahiptir. Her iki lob arasında yoğun sinir lifinden
oluşan “korpus kallosum” ağ demeti bulunur. Bu ağ,
beynin sağ ve sol lobu arasında sürekli bilgi
alışverişinin yapılmasını sağlayan bir köprüdür.

Sağ beyin yaratıcılığı, duygusallığı, seslere ve
renklere, hayal gücüne, sezgilere ve soyut
algılamalara daha yatkın çalışırken; sol beyin
mantıklı, sistematik ve analitik düşünmeye, yazı ve
sayılara, ölçme değerlendirme ve eleştirmeye daha
yatkın olarak çalışmaktadır. Beyinlerinin bir yarısını
diğerine göre daha iyi kullanan kişiler, işleri ve
ilişkileri bu boyutta çalışan yarıküre`nin
yeteneklerine ihtiyaç duyduklarında zorlanırlar ve
başarısız olurlar. Beyninin sağ lobu ameliyatla
alınmış bir insanda neler gözlenir? İşte olacaklardan
bazıları: Vücudunun sol tarafını kullanamayacaktır.
Konuşmaya, coşku, hayal, heyecan veren sağ loba sahip
olmadığından robottan çıkmışçasına düz konuşmaktadır.
Matematik hesaplamaları ameliyat öncesinden hiçbir
farkı yokmuşçasına aynen yapacak, mantıklı ve doğru
cevaplar verecektir. Hayal ve sezgisel gücünü tamamen
kaybetmiştir. Evinden komşuya gezmeye çıktığında,
evler arasındaki mekan ilişkisini kuramayacak, evine
geri dönemeyecektir. Çünkü boyut, hacim ve yerleşim
yeteneğini kaybetmiştir. Basit bir aleti parçalara
bölseniz, bir araya getirme–bütünleştirme işini de
beceremeyecektir. Küçük parçalara bakarak resmin
tanınması beynin sağ lobunun uzmanlığı arasındadır.
Kendisini ziyaret eden ve haline gözyaşı döken
yakınlarının bu haline bir anlam veremez. Sağ lobu
sağlamken çok sevdiği müzik kasetindeki melodilere hiç
ilgi göstermediğini ve hatta hatırlamadığını
göreceksiniz. Ameliyat öncesi çok samimi olduğu bir
arkadaşının bir resmini gösterseniz hatırlaması mümkün
değildir. Çünkü sol lobun, tek başına şekilleri ve
resimleri hatırlayabilmesi imkansızdır. ‘Rüya görüyor
musunuz, hayal ediyor musunuz?` sorunuza size hiç
ilgisiz cevaplar verecek ya da ‘O da ne demek?`
diyecektir.

Beynin kapasitesi

Beyinle ilgili bu gelişmeler günümüzün başarılı insan
anlayışında da değişikliğe yol açmaktadır. Buna göre
başarılı insan beyninin her iki yarısını da etkili bir
şekilde kullanabilen ve gerektiğinde birinden diğerine
kolaylıkla geçebilen insandır. İki lobun birlikte
kullanıldığı, birbirleriyle uyumun sağlandığı ve
işbirliği içinde çalışıldığı durumlarda kişisel
yetenek ve etkinlikte olağanüstü artış gözlenmektedir.
Eğitimde beynin iki lobunun kullanımı beyin
kapasitesinin iki kat değil, kat kat artmasına yol
açmaktadır. Hızlı ve etkili öğrenmenin yolu beynin her
iki lobunu birlikte ve dengeli kullanmaktan geçiyor.
Bir kuşun uçabilmesinin iki kanatla mümkün olması gibi
etkili öğrenme için beyin loblarının her ikisinin
dengeli gelişimine ihtiyaç vardır. Kitap okurken
genelde her iki lob birlikte koordineli bir şekilde
çalışmak zorunda kaldığından kitap okumak beyin
loblarının dengeli gelişiminde en faydalı
faaliyetlerdendir. Çünkü sol lobca takip edilen ve
kavranan sözel kavramlar, sağ lobla tasvir edilir,
şekil, imge ve yeni düşüncelere dönüştürülür,
canlandırılır. Halbuki, televizyon izleme, sağ lobu
genelde pasif durumda bırakmaktadır. Bu yüzden de
genelde beyin gelişimine pozitif bir katkı
sağlamamaktadır.

Lobların dengeli fonksiyonu

İnsanların yüzünü kolayca hatırlarken, ismini
hatırlamada zorlanışımız sağ lobun öğrenmede sol
lobdan ne derece etkin olduğunu gösterir. “Bin defa
duymaktansa bir defa görmek yeğdir.” Çin atasözü de bu
gerçeğe parmak basmaktadır. “Hafıza şekillerle,
temsillerle çalışır ve bilgiyi resimlerle işler”
şeklinde ifade edilen hafıza gerçeği aslında sağ lobun
şekil, resim, hareket ve boyuta duyarlılığı;
hayallerin ve üretici düşüncenin merkezi olması
vesilesiyle öğrenmede olağanüstü etki ve fonksiyonuna
işaret etmektedir.

Bazı insanlar okuduğu, gördüğü ve duyduğu bilgileri
kolayca ve hemen hatırlıyorlar. Bunlar “fotoğrafik
hafızaya” sahip insanlardır. Fotoğrafik hafızaya sahip
insanlar üzerinde yıllar süren bilimsel araştırmalar
yapılmıştır. Bunların en önemli özelliklerinin beynin
her iki lob fonksiyonlarını birlikte ve dengeli olarak
kullandıkları görülmüştür. Ülkemizde bilgiyi aktarmaya
dayanan “söyleme–anlatma”, “öğretme” metodundan ibaret
kalan eğitim şekli beynin sol lobunun, diğer bir
deyişle beynin yarısının kullanıldığı eğitim
tarzıdır.. Hayal gücü, renk, ritim, şekil ve yaratıcı
düşünme gibi özelliklere sahip sağ lob fonksiyonları
yerine getirilememektedir.

Beynin boş bir kutu içine bir şeyler
dolduruyormuşçasına süre giden sadece sol loba hitap
eden eğitimin ne derece verimsiz kaldığını hep
birlikte görmekteyiz.

Eğitimle ilgili toplumda yaygınlaşan çarpıcı ifadeler
de aslında özellikleri yeni anlaşılan beyin
gerçeklerinin somutlaştırılmış ifadeleri olmaktadır.
Mesela “Sıradan öğretmen anlatır; iyi öğretmen
açıklar; yetenekli öğretmen yapar ve gösterir, büyük
öğretmen ilham kaynağı olur” bunlardan birisidir.
Yetenekli ve büyük öğretmen, insanların sağ lobuna
hitap etmektedir. Yetenekli öğretmen, yaparak,
yaşayarak öğreten, deneyen, düşündüren, sorgulayan,
gerçek hayatı okula getiren öğretmendir. Ayrıca büyük
öğretmen, sağ lobun etkisinde olan insanın duygusal ve
ruhsal zekasına da hitap eder, söylediklerini yaşar,
usta–çırak ilişkisine dayanan öğrenme eylemine
müracaat eder. Anadolu liseleri sınavları ve
üniversiteye hazırlayacağız diye eğitim, tamamen
ezberci ve tekrara dayanan sol beyin ağırlıklı bir
öğrenim yöntemine dönüştürülmüştür. Bu durum bir
öğrenim ya da öğrenme değil, sadece kişilere verilen
bilgilerin belleğe kayıt edilmesidir. Bu kayıtlar ise
inanılmaz bir hızla bellekten silinmektedir (ya da
öğrenciler bu kayıtlara ulaşamamaktadır).

Bu konu 7790 kez okundu
Bu konuyu Site Admini Ekledi
Yorum İçin Üye Girişi
Şikayet Bildirimi
Avatar Seç
   
Yorumunuz şu an yayınlanacaktır. Fenokulu'nun bir eğitim sitesi olduğunu, IP numaranızın bizde saklandığını ve yasal sorumluluğun size ait olduğunu bilerek mesajınızı yazınız. Üç adet şikâyet et tuşu ile mesajınızın görüntülenmesi durdurulup incelemeye gönderilir.
Görüş ve yorumlarınız bizim için değerlidir. Yorumlarınız kontrol edildikten sonra yayınlanmaktadır.


Yorumlar Yükleniyor..
 
Fenokulu.net , Fen eğitimine katkı sağlamak için kurulmuştur. Paylaşımda bulunan Fen Bilimleri öğretmenlerinin çalışmaları, sınıfın dışına çıkmış,
diğer öğrenci ve öğretmenlerin kullanımına sunulmuştur. Kaynak gösterilerek çalışmalar paylaşılabilir.
Muharrem Baytekin © 2002-2022 Fenokulu.net
       İletişim & Reklam Kaldırılması İstenilen Doküman