|
DOĞADA GÖRDÜĞÜMÜZ CANLI ÇEŞİTLERİ
Doğada milyonlarca canlı türü vardır. Bu canlıların bir bölümü karada bir bölümü deniz ve tatlı sularda yaşar. Canlılar dünyası bitkiler ve hayvanlar olmak üzere iki büyük gruptan meydana gelmiştir. İnsanlar çevresindeki canlı varlıklardan yararlanabilmek için onları incelemek ve araştırmak gereği duymuştur. Bu nedenle hayvanlar ve bitkiler dünyası insanlar için bir araştırma konusu olmuştur. Televizyonlarda izlediğimiz bazı belgesel filmler , hayvanlar ve bitkiler dünyasıyla ilgilidir.
HAYVANLAR Çevremizde gördüğümüz canlıların en büyük grubunu hayvanlar oluşturur. Hayvanların yaşadığı ortamlar ve dış görünüşleri birbirinden farklı bile olsa hücre yapıları aynıdır. Koyun , keçi , kedi , köpek , at , eşek gibi hayvanlar çiftliklerde yetiştirilebilen ve yaşantımızda yararlandığımız hayvanlardandır. Bunların dışında ayrıca kurt , aslan , çakal , kaplan , tilki gibi ormanlarda yaşayan hayvanlar da vardır. Hayvanlar besinlerini hazır olarak alır. Beslenme şekillerine göre hayvanlar otla , etle ya da hem ot hem etle beslenen hayvanlar olmak üzere gruplandırılabilir. Hayvanların yaşam ortamları da birbirinden farklıdır. Kara ve su hayvanların yaşam ortamlarıdır. Ancak bazı hayvanlar hem karada hem de suda yaşayabilir.
BİTKİLER Canlılar dünyasının ikinci büyük grubunu bitkiler oluşturur. Bitkilerin bir bölümü karada bir bölümü ise suda yaşar. Karada yaşayan bitkilere çeşitli ağaçları ( çam , köknar , ladin , kavak gibi ) örnek verebiliriz.
Nilüfer , su yosunu , kamışlar da suda yaşayan bitkilere örnektir. Bitkilerin çoğu besinlerini kendisi yapar. Hayvanlar gibi hazır olarak almazlar. Evlerimizde saksılarda yetiştirilen sardunya , begonya , menekşe gibi çeşitli süs bitkiler de vardır.
CANLILARI GRUPLANDIRALIM
Önceki dersimizde çevremizdeki canlı varlıkları incelemiş ve canlı varlıkların insanlar için bir merak konusu olduğunu öğrenmiştik. Çeşitli ortamlarda yaşayan canlı varlıklar arasında bazı benzerlikler olduğu gibi farklılıklar da vardır. Canlıların çok ve çeşitli oluşu , bilim adamlarının onları incelemesini zorlaştırmaktadır. Bu nedenle canlı varlıkları daha iyi inceleyebilmek ve onlar hakkında ayrıntılı bilgiler edinebilmek için bu varlıkların benzer özelliklerine göre kümelere ayrılması gereği ortala çıkmıştır. Canlıların benzer özelliklerine göre kümelere ayrılmasına “ gruplandırma ” adı verilir. Canlıların gruplandırılması onların incelenmesini kolaylaştırır. İlk yapılan gruplandırma canlıların dış görünüşlerine bakılarak yapılmıştır. Fakat daha sonraları bu gruplandırmanın doğru olmadığı ortaya çıkmıştır. Daha sonra yapılan gruplandırmalar canlıların dış görünüşlerine değil , aralarındaki akrabalık ilişkilerine göre yapılmıştır. Canlıların gruplandırılmasıyla ilgili çalışmalar yapan bilim dalına “ sistematik ” denir. Bu bilim dalına göre canlılar beş temel guruba ayrılır.
1. Bakteriler
2. Protistalar ( bir hücreli canlılar )
3. Mantarlar
4. Bitkiler
5. Hayvanlar
Bu gruplarda yer alan canlı varlıkların hiç birine benzemeyen virüsler ise ayrı bir grup olarak incelenir.
Bu canlı varlıklarla ilgili ayrıntılı bilgileri ünitemizin ilerleyen günlerinde alacağız.
VİRÜS , BAKTERİ , PROTİSTA ve MANTARLARLA TANIŞALIM
VİRÜSLER :
Virüsler bilinen en küçük canlıdır. Çok küçük oldukları için ancak elektron mikroskobu adı verilen özel bir mikroskopta görülebilir. Okullarda kullanılan mikroskoplarla görülmeleri mümkün değildir. Virüsler ancak canlı vücudunda yaşayabilirler. Girdikleri canlının hücrelerine yerleşerek burada çoğalırlar. Virüslerin en önemli özelliklerinden biri de pek çok hastalığa sebep olmasıdır. Virüsler sadece insanlarda değil pek çok canlıda hastalıklara neden olur. Virüsler insan , hayvan ve bitki hücrelerinde çoğalırlar. Kuduz , grip , suçiceği , kızamık , AIDS , şap gibi pek çok hastalığın sebebi virüslerdir.
BAKTERİLER :
Açıkta bırakılan sebze ve meyveler çürür. Et kokar , yoğurt ve süt ekşir. Ekmek küflenir. Bütün bu olaylar günlük yaşantımızda rastladığımız olaylardır. Zaman zaman yiyeceklerimizde gördüğümüz bu değişikliklerin nedeni gözle göremediğimiz küçük canlılardır. Bu canlılara bakteri adı verilir.
Bakteriler virüslere göre daha büyüktür. Bu nedenle mikroskopta kolaylıkla görülebilirler. Bakterilerin oldukça geniş bir yaşam alanı vardır. Toprakta , havada , suda , toprak altında , insan vücudunda yaşayabilir. Bakteriler değişik şekillerde olabilir. Örneğin bazı bakteriler çubuk , bazıları küre , bazıları kıvrımlı , bazıları ise virgüle benzeyen şekildedirler.
Faydalı bakteriler olduğu gibi zararlı bakteriler de vardır. Örneğin sütün mayalanıp yoğurt yada peynire dönüşmesi bakteriler sayesindedir. Aynı şekilde üzümden sirke oluşmasını da bakteriler sağlar. Toprakta yaşayan bazı bakteriler hayvan ve bitki artıklarının çürümesini sağlar. Bakterilerin bu yararlarının yanında zararlı bakteriler de vardır. İnsan vücudunda yaşayan bazı bakteriler zararlıdır. Kolera , tifüs , verem , tifo gibi hastalıklara bakteriler neden olur. Bakteriler besinlerin üzerine yerleşerek onların zamanla bozulmasına yol açar. Bu bozuk besinleri kullananlar zehirlenir. Hayatı tehlikeye girer.
PROTİSTALAR ( BİR HÜCRELİ CANLILAR )
Protistalar küçük su birikintileri , nemli topraklar , hayvanların vücut sıvıları gibi çok farklı ortamlarda yaşayabilen ve ancak mikroskopla görülebilen bir hücreli canlılardır. Bu canlıların tüm hayati olayları bir hücre içinde geçmektedir. Bu canlılar hem bitkisel hem de hayvansal özellikler taşır.
Terliksi hayvan , amip , öglena , çan hayvanı , algler protistalar grubundaki canlılara örnektir. Bu canlılar genelde kirli birikinti sularda yaşadıklarından , bu tür suları kullanmak sağlığımız açısından zararlıdır. Çünkü bu ortamlarda yaşayan canlılar birçok hastalıklara neden olmaktadır. Bir hücreli canlılar bölünerek çoğalır. Bir hücreli canlıların bir bölümü besinlerini kendileri yapar , bir bölümü ise bulundukları ortamdan hazır olarak alırlar.
Algler : Kök , gövde ve yaprağı bulunmayan bitkisel canlıdır.
Amip : Hayvansal canlıdır. Hareket eder.
Terliksi Hayvan : Hayvansal canlıdır. Titrek tüyleri sayesinde hareket eder
Öglena : Hem bitki hem de hayvan özelliği gösterir.
MANTARLAR
Daha önceki derslerimizde açıkta kalan besinlerin kokuştuğunu , nemli ortamlarda kalan meyvelerin çürüdüğünü öğrenmiştik. Ekmek , salça , zeytin ve reçel gibi besinlerin üzerinde zamanla beyazımsı bir tabaka oluşur. Besinlerimizin bu şekilde bozulup çürümesine yol açan küf mantarlarıdır. Küf mantarları tahıl , meyve ve sebzelerin üzerinde yaşar. Genelde nemli ve ılık ortamlarda bulunur.
İnsanlarda birçok hastalığa neden olan mantarlar da vardır. Bunların başlıcaları el ve ayaklarda kaşıntıya neden olur. Bundan dolayı başkalarına ait havlu , çamaşır vb. giysiler kullanılmamalıdır. Ayrıca tahıllarda ve asmalarda ( üzüm bitkisi ) türlü hastalıklar oluşturan mantarlarda vardır. Bu tip mantarlar bitkilere zarar verir gelişmesine engel olur. Tarım bitkilerine bulaşan bu mantarlar çeşitli zirai ( tarımsal ) ilaçlarla yok edilmeye çalışılır.
Bazı mantarların yararları da vardır. Örneğin peynir küfünden “ penisilin ” adı verilen bir tür ilaç yapılmaktadır.
Mantarlar kök , gövde ve yaprakları olmayan canlıdır. Klorofilleri bulunmadığı için fotosentez yapamazlar. Bu nedenle hazır besinlerle yaşamlarını sürdürürler. Bazen çürümüş bitki ve hayvan artıkları üzerinde , bazen de canlılar üzerinde parazit olarak yaşarlar.
Doğada özellikle ormanlık alanlarda değişik türde şapkalı mantarlara rastlamak mümkündür. Bu tür mantarların birçoğu zehirli olabilir. Bu nedenle bu tür mantarların besin maddesi olarak tüketilmesi son derece tehlikelidir. Şapkalı mantarların bir bölümü kültür mantarı olarak insanlar tarafından bahçelerde yetiştirilmektedir. Bunlar zehirli değildir. Besin madde olarak kullanılabilir.
BİTKİLERİ DAHA İYİ TANIYALIM Çevremizde çok sayıda değişik bitkiler bulunur. Bu bitkilerin birbirine benzeyen yanları olduğu gibi farklı tarafları da vardır. Bitkileri bu özelliklerine göre gruplandırabiliriz. Bitkiler üreme biçimlerine göre çiçekli ve çiçeksiz bitkiler olmak üzere ikiye ayrılır.
ÇİÇEKSİZ BİTKİLERİ NERELERDE BULABİLİRİZ ? Çevremizde yaşayan bitkilerin bir bölümü çiçeksizdir. Çiçek bitkilerin üreme organıdır. Çiçeksiz bitkilerde üreme organı ( çiçek ) bulunmaz. Bunlar tohumsuz bitkilerdir. Çiçek ve tohumu bulunmayan bitkilere çiçeksiz bitkiler adı verilir. Kara yosunları , su yosunları , eğrelti otu çiçeksiz bitkilere örnektir.
Su Yosunları :
Nemli ortamlarda , denizlerde ve tatlı sularda yaşar. Su yosunları hücrelerinde klorofil bulunur. Bu sayede kendi besinlerini kendileri yapar. Su yosunlarının kök , gövde ve yaprakları yoktur. Su yosunları genelde mavi , yeşil renkte olurlar.
Kara Yosunları :
Nemli topraklarda , taş aralıklarında , ağaç kabuklarında ve havuz kenarlarında yetişir. Kara yosunlarında gövde ve yapraklar bulunur. Gövdeleri incedir. Gövde üzerinde yeşil yapraklar bulunur. Kara yosunları bulundukları yüzeyi kadife gibi kaplar.
Eğrelti Otları :
Çiçeksiz bitkilerin en gelişmişidir. Eğrelti otlarında kök , gövde ve yapraklar bulunur. Eğrelti otları ormanlarda , ağaç diplerinde , nemli yerlerde ve dere kenarlarında yetişir. Boyları genelde 40 – 100 cm arasında değişir. Toprak üzerinde geniş ve yeşil renkli yaprakları vardır.
DOĞANIN SÜSÜ ÇİÇEKLİ BİTKİLER
Yeryüzünde birlerce bitki türü vardır. Bitkilerin en gelişmiş türü çiçekli bitkilerdir. Çiçekli bitkilerin en önemli ortak özelliği çiçek ve tohum oluşturmasıdır.
Çiçekli Bitkilerde Hangi Bölümler Var ? Çiçekli bitkilerde ; kök , gövde , yaprak ve çiçek gibi bölümler vardır.
Kök :
Bitkinin toprak içindeki bölümüdür. Bitkiyi toprağa bağlar. Bitkiler besin yapabilmek için gerekli olan maddeleri kökleri yardımıyla topraktan alır. Bazı bitkilerde kök, besin biriktirme görevi de yapar.
Bitki köklerinin uçları yakından incelendiğinde incecik tüyler görülür. Bu tüyler bitkinin topraktan besin maddeleri almasını sağlar. Bitki kökleri görünüş olarak farklı biçimlerde olabilir. Başlıca bitki kökleri ; kazık kök , saçak kök ve depo kök alarak gruplandırılabilir.
Kazık Kök :
Köklerden biri çok gelişmiş ve uzamıştır. Ana köke bağlı diğer kökler ince ve zayıftır. Domates , biber , fasulye ve ağaçların kökleri kazık kök biçimindedir.
Saçak Kök :
Ana kök yerine yan kökler gelişmiştir. Bu yan kökler püskül biçimde toprağa yayılır. Çayırlarda yetişen otlar ,
buğday , arpa , mısır , soğan gibi bitkilerin kökleri saçak köktür.
Depo Kök :
Kimi bitkilerin kökleri besin biriktirir. Şeker pancarı , havuç , turp gibi bitkilerin kökleri depo köktür.
GÖVDE Bitkilerin genellikle toprak üstünde gelişen bölümüdür. Gövde, bitkinin yaprak ve çiçek gibi organlarını taşır. Gövde , kök yardımıyla topraktan alınan su ve madensel maddeleri yapraklara iletir. Çevremizdeki bitkileri dikkatle incelediğimizde bitkilerin gövdelerinde bazı farklılıkların olduğunu görürüz.
Bazı bitkilerin gövdeleri ince ve zayıftır. Bu tür gövdelere “ otsu gövde ” adı verilir. Arpa , buğday gibi bitkiler ile sebzelerin gövdeleri otsu gövdedir.
Uzun ömürlü ağaçların gövdeleri sert ve kalındır. Çok dayanıklı olan bu gövdeleri “ odunsu gövde ” adı verilir. Odunsu gövdelerin dış yüzü bir kabukla kaplıdır. Elma , armut , kavak gibi ağaçlar odunsu gövdelidir.
Karpuz , kavun , kabak , salatalık gibi bitkilerin gövdeleri zayıf ve incedir. Bu tür bitkilerin gövdeleri , meyvelerini taşıyamadığı için yeryüzüne paralel olarak gelişir. Bu tür gövdelere “ sürünücü ” gövde adı verilir.
Sarmaşık , fasulye gibi bitkilerin gövdeleri çok uzun ve zayıftır. Bu bitkilerin gövdeleri yakınlarındaki bir ağaca yada duvara sarılarak yükselir. Bu tür gövdeleri “sarılıcı ” gövde adı verilir.
Patates ve yerelması gibi bitkilerde gövdenin bir bölümü toprak altındadır. Gövdenin bu bölümü besin depo eder. Böyle gövdelere depo gövde adı verilir.
YAPRAK Bitkilerin gövde ve dallarına bağlı genellikle yeşil renkteki bölümlere “ yaprak ” adı verilir. Yapraklar gövde üzerinde sıralanmıştır. Genel olarak yaprak ; yaprak kını , yaprak sapı , yaprak ayası ve yaprak damarlarından oluşur. Yaprak sapı ile dala bağlanır. Yaprak hücrelerinde bulanan klorofil maddesi yaprağa yeşil rengi verir. Bitkilerde yaprağın ; solunum , terleme ve besin hazırlama gibi görevleri vardır. Yeşil bitkiler topraktan kökleri yardımıyla su ve madensel maddeler alır. Bu maddeler , havada bulunan karbondioksit gazı , güneş ışığı ve klorofil yardımıyla yapraklarda besine dönüşür. Bu olaya
“ fotosentez ” adı verilir.
Türlü yaprak biçimleri vardır. Bazı bitkilerin yaprakları ince şerit şeklinde , bazılarının ince ve uzun iğne şeklinde bazılarının ise geniştir. Yaprakların kenarları ayrıca düz ya da girinti çıkıntılı olabilir.
ÇİÇEK
Çiçekli bitkilerin üreme organı çiçektir. Çiçek ; çanak yaprak , taç yaprak , erkek organ ve dişi organ olmak üzere dört bölümden meydana gelir. Çanak yaprak genellikle yeşil renkte olup , çiçeği dış etkilere karşı korur. Taç yaprak değişik renk ve kokudadır. Yaydığı kokularda böcek ve arıları kendine çeker. Bu olay çiçekli bitkilerin üremesini kolaylaştırır.
Erkek organ başçık ve sap olmak üzere iki bölümden meydana gelmiştir. Başçık kısmında “ polen ” adı verilen çiçek tozları bulunur.
Dişi organ çiçeğin ortasında yer alır. Vazoya benzer. Dişi organ ; dişicik tepesi , dişicik borusu ve yumurtalık olmak üzere üç bölümden meydana gelmiştir. Yumurtalıkta ; dişi üreme hücresi , yumurta ve tohum taslağı bulunur.
BİTKİLERİN DOĞAYA SUNDUĞU TOHUM VE MEYVE
Bir çiçekte erken organda bulunan çiçek tozları ( polenler ) olgunlaştığı zaman çatlar ve çevreye yayılır. Polenler rüzgar , su , böcekler ve kuşlar sayesinde başka bir çiçeğin dişi organına taşınır. Bu olaya “ tozlaşma ” adı verilir.
Çiçekli bitkilerde üreme, yumurtalıktaki dişi üreme hücresinin polendeki erkek üreme hücresiyle birleşmesi sonucunda gerçekleşir. Polenlerde bulunan erkek üreme hücresi , dişicik borusundan aşağıya iner. Aşağı inen erkek üreme hücresi yumurtalıktaki dişi üreme hücresiyle birleşir. Bu olaya “ döllenme ” adı verilir. Döllenme sonunda tek bir hücre oluşur. Bu hücre bölünerek çoğalır ve tohumu meydana getirir. Tohumun içinde bitki taslağı ve besin bulunur. Döllenmeden sonra bitki taslağı gelişerek meyveyi oluşturur. Tohumlar meyvenin içinde bulunur. Tohum bir bitkinin neslinin devamını sağlar.
BİTKİLERİN İNSAN YAŞAMINDAKİ ÖNEMİ
İnsanlar bitkilerin kök , gövde , yaprak , çiçek , meyve ve tohumlarından yararlanır.
Buğday , arpa , yulaf , pirinç , mısır gibi bitkilere tahıl adı verilir. Bunlar insanlar için önemli bir besin kaynağıdır.
Nohut , bakla , mercimek , bezelye , fasulye gibi bitkilere baklagiller adı verilir. Bu bitkilerin tohumlarını besin olarak kullanırız.
Soğan , lahana , domates , biber , salatalık , gibi bitkilere sebze adı verilir. Patates , havuç , turp , yerelması gibi bitkilerin kök ve gövdelerinden besin maddesi olarak yararlanırız.
Elma , armut , incir , portakal , limon , şeftali , muz gibi bitkileri meyve olarak yeriz. Sanayide kullanılan bitkiler de vardır. Ayçiçeği , soya fasulyesi ve pamuk tohumlarından yağ elde edilir. Zeytinden de zeytinyağı elde edilmektedir.
Çay , kahve , ıhlamur , nane , kekik , tarçın , papatya gibi bitkilerin yaprak ve tohumları içecek olarak kullanılır.
Şekerpancarı ve şeker kamışından şeker elde edilir. Menekşe , lale , gül , papatya gibi süs bitkileri park ve bahçelerde yetiştirilir. Bu bitkiler çevremizin güzellik kaynağıdır.
Ayrıca çam , ceviz , meşe , gürgen , gibi pek çok odunsu gövdeli ağaçtan kereste elde edilir.
İKLİMİN ve YETİŞME ORTAMININ BİTKİLERE ETKİSİ
Bitkilerin büyüme , gelişme , çoğalma ve ürün verme gibi özellikleri iklim ile doğrudan ilgilidir. Bitkiler yaşadıkları ortama uyum sağlar. Bitkiler bulundukları ortamın nem , sıcaklık ve toprak yapısına uygun kök, gövde ve yaprak geliştirmişlerdir. Örneğin bir çöl bitkisi olan kaktüslerin ortamın aşırı sıcaklığından etkilenmemeleri için yaprakları küçülmüş ve gövdeleri su depo edecek şekilde değişikliğe uğramıştır.
İlkbaharda ağaç ve çiçekler büyümeye başlar. Tomurcuklar açar , yapraklar oluşur. Büyüyen ve gelişen bitki , yaz mevsimi boyunca tohum oluşturur. Ağaçların çoğu sonbaharda yapraklarını döker. Kışa girerken bitkilerde büyüme durur.
Yağış almayan yerlerde yetişen bitkilerin yaprakları iğne gibidir. Bu bitkilerin kökleri yeraltındaki suyu alabilmek için toprağın derinlerine iner. Gövdeleri dik yükselir. Su kaybını önlemek için gövdeleri kalın kabukla kaplıdır.
Yağışı bol olan nemli yerlerde ve su kenarlarında yetişen bitkilerin yaprakları geniştir. Bu bitkilerin çoğunluğu otsu gövdeli olur. Kökleri saçaklıdır.
HAYVANLARI DAHA İYİ TANIYALIM
HAYVANLARI NASIL GURUPLARIZ ?
Çevremizde yaşayan hayvanlar vücut yapılarına göre omurgalı hayvanlar ve omurgasız hayvanlar olmak üzere iki bölümü ayrılır. Omurgalı hayvanların vücutlarında kıkırdak doku ve kemiklerden oluşan iskelet sistemi vardır. Omurga iskeletin bir bölümüdür. İskeletin bütün bölümleri omurgaya bağlıdır.
OMURGASIZ HAYVANLARA ÖRNEKLER VERELİM
Omurgasız hayvanların kıkırdak ve kemiklerden oluşan iskeletleri yoktur. Bazı omurgasız hayvanların vücutlarında iskelet görevi gören değişik yapılar vardır. Örneğin yengeçlerde bulunan sert kabuk ve böceklerdeki kitin adı verilen örtü iskelet görevi yapar.
Omurgasız hayvanların bir bölümü karada bir bölümü suda yaşar. Karada yaşayan omurgasız hayvanların akciğerleri yoktur. Bu hayvanlar trake solunumu yada deri solunumu yaparlar. Suda yaşayan omurgasız hayvanlar ise solungaçlarıyla solunum yapar.
Omurgasız hayvanlar yumurta ile çoğalır. Çekirge , örümcek , kelebek , hamam böceği , sivrisinek çevremizde gördüğümüz omurgasız hayvanlardır. Ahtapot , yengeç , istakoz , midye , deniz kestanesi , denizyıldızı , sünger , denizanası ve mercanlar suda yaşayan omurgasız hayvanlara örnektir. İnsanların çevrelerinde sık karşılaştıkları omurgasız hayvanlar eklem bacaklılar ve solucanlardır.
Yengeç , istakoz , akrep , örümcek , kırkayak , arı , karınca ve kelebekler eklem bacaklılar olarak adlandırılır. Eklem bacaklı hayvanlar kanatları ve eklem bacaklarıyla hızlı biçimde hareket ederler. Eklem bacaklı hayvanlar yumurta ile çoğalır.
Eklem bacaklılardan karasinekler ve sivrisinekler insanlara pek çok hastalık bulaştırabilirler. Genelde pis ortamlarda bulunan ve çoğalan bu canlılardan karasinekler insanlara tifo , kolera ve dizanteri gibi hastalıkların mikroplarını taşır.
Sivrisinekler ise sıtma adı verilen bir hastalığı sebep olan mikropları insanlara bulaştırabilir.
Diğer bir eklem bacaklı hayvan olan arı insanlara faydalı bir hayvandır. Arıların ürettiği bir salgı olan bal önemli bir besin kaynağıdır.
Nemli yerlerde ve sularda yaşan solucanlar da sık karşılaştığımız omurgasız hayvanlardandır. Genelde toprak altında yaşayan toprak solucanı , toprak altındaki bitki ve hayvan artıklarıyla beslenir. İnsanlar için zararlı olan solucanlar da vardır. Bunlar insan vücudunda asalak olarak yaşar.
OMURGALI HAYVANLARA ÖRNEKLER VERELİM
Vücutlarında kemik ya da kıkırdaktan yapılmış omurgası bulunan hayvanlara omurgalı hayvanlar denir. Omurgalı hayvanlar ; balıklar , kurbağalar , sürüngenler , kuşlar ve memeliler olmak üzere beş guruba ayrılır.
BALIKLAR
Balıkların bir kısmı tatlı sularda ( göl ve nehir suları ) bir kısmı da tuzlu sularda ( deniz ve okyanuslarda ) yaşar. İzmarit , hamsi , istavrit , kalkan balığı , palamut , lüfer gibi balıklar tuzlu suda yaşayan balıklara örnektir. Yayın balığı , sazan ve alabalık ise tatlı sularda yaşayan balıklardır.
Balıkların vücutları pullarla örtülüdür. Solungaçları yardımıyla solunum yaparlar , solunumları sırasında suda bulunan oksijeni kullanırlar. Balıkların bir kısmı yumurta ile çoğalırken bir kısmı da canlı doğum yapar. Yüzgeçleri sayesinde suda hareket ederler.
KURBAĞALAR
Kurbağalar nehir ve göl kenarlarında yaşar. Kurak bölgelerde pek görülmezler. Kurbağaların derileri ince ve pulsuzdur. Ağızlarında diş bulunmaz. Uzun arka bacakları sayesinde suda rahatlıkla yüzer. Kurbağalar etçil hayvanlardır. Küçük böcekler ve tırtıl ile beslenirler. Yumurta ile çoğalırlar. Kurbağaların derilerinin yaşamaları için nemli olması gereklidir. Bu nedenle yaşantılarının bir bölümünü su kenarlarında bir bölümünü de suda geçirirler.
SÜRÜNGENLER
Omurgalı hayvanlardan olan sürüngenlerin başlıcaları ; yılan , kertenkele ve kaplumbağadır. Sıcak bölgelerde yaşayan timsahlar da sürüngen hayvanlardır. Timsahlar hem karada hem de suda yaşar. Yılanlar ve kaplumbağaların da hem karada hem suda yaşayan türleri vardır. Sürüngenlerin ayakları kısa ve yanlardadır. Yerde sürünerek hareket ettiklerinden bu hayvanlara sürüngen hayvanlar adı verilir. Sürüngenlerin vücutları sert pullarla kaplıdır. Yumurta ile çoğalırlar. Etçil ve otçul olanları vardır. Kış uykusuna yatarlar.
KUŞLAR
Kuşlar da omurgalı hayvanlardır. Kümes hayvanları da kuş türü içinde yer alır. Bunlar diğer kuşlar gibi uçamaz. Yeryüzünde değişik özellikte çok sayıda kuş vardır. Bülbül , kanarya , saka gibi kuşlar ötücü kuşlardır. Kartal , akbaba , şahin , başkuş gibi kuşlar yırtıcı kuşlardır. Kaz , ördek , martı , pelikan gibi kuşlar perde ayaklıdır. Deve kuşu hızlı koşabilen bir hayvandır. Horoz , tavuk , ördek , hindi evcilleşmiştir.
Kuşların vücutları tüylerle örtülüdür. Kuşların bir bölümü sonbahardan başlayarak sıcak ülkelere göç eder. Bütün kuşlar akciğer solunumu yapar. Kuşlarda hareketi kanatlar sağlar. Kuşlar yumurta ile çoğalır. Kuşlarda diş yoktur. Kuşların bazıları avladıkları hayvanların etleriyle bazıları da bitkisel besinlerle beslenir.
MEMELİLER
Yavrularını doğurarak dünyaya getiren ve onları sütle besleyen hayvanlara memeli hayvanlar denir. Koyun , inek , kedi , köpek , at , maymun , yarasa , balina , gibi hayvanlar memeli hayvanlardır.
Memeli hayvanların bir bölümü otla beslenir. Bu nedenle bu tip hayvanlara otçul hayvan denir. Geyik , maymun , deve , koyun , keçi , inek gibi hayvanlar otçul memelilerdir. Otla beslenen hayvanların çene yapıları ot koparmaya elverişlidir.
Et yiyerek beslenen memeli hayvanlara etobur memeliler denir. Çeneleri kuvvetli , dişleri uzun ve sivridir. Et yiyerek beslenen hayvanların büyük bir bölümü yabanidir. Kedi , köpek , aslan , kaplan , kurt ve çakal etle beslenen memeli hayvanlardır.
Kesici dişleri çok gelişmiş olan fare , sincap , tavşan , kunduz gibi hayvanlar kemirici memelilerdir. Kemirici memeliler bitkilerin kök ve gövdelerini kemirerek beslenir.
Yarasa uçabilen memeli hayvandır. Yarasaların işitme duyuları çok gelişmiştir. Mağaralarda yaşar. Böceklerle beslenir.
Yunus , balina ve fok suda yaşayan ve yüzen memeli hayvanlardır. Derilerinde kıl ve tüy yoktur.
Kelebek , kuş ve yarasalar karada yaşar. Kanatları vardır ve uçarlar. Buna rağmen kelebek ve yarasa kuşlar gurubunda değildir. Çünkü kelebek omurgasız hayvandır. Yarasalar ise canlı doğum yaptıklarından memeli hayvanlar gurubuna girer.
OMURGALILARIN YAŞADIĞI ORTAMLAR
KARADA YAŞAYAN HAYVANLAR
Köpek , at , yılanların bir bölümü , aslan , tavşan , inek , eşek , koyun , keçi , kurt , fil , kanguru , kaplumbağaların bir bölümü , kertenkele , deve geyik gibi hayvanlar ile ; serçe , leylek , atmaca , güvercin , karga gibi kuşlar karada yaşar.
SUDA YAŞAYAN HAYVANLAR
Suda yaşayan yüzlerce hayvan türü vardır. Bunların başında balıklar gelir. Balıklar deniz , göl ve akarsularda yaşar. Suda yaşayan memeli hayvanlar da vardır. Köpek balıkları , balinalar , yunus balıkları suda yaşayan memelilere örnektir.
HEM KARADA HEM SUDA YAŞAYAN HAYVANLAR
Bu hayvanlar yaşamlarının bir bölümünü karada bir bölümünü de suda geçirir. Su kaplumbağası , kurbağa , su yılanı , timsah , kaz , ördek , martı , pelikan , karabatak ve penguen hem suda hem de karada yaşayan hayvanlardır.
HAYVANLARIN İNSAN YAŞAMINDAKİ ÖNEMİ
Hayvanlardan besin ve giysi ham maddesi sağlanır. Kimi hayvanların gücünden yararlanılır. İnek, koyun ve keçinin sütünden yararlanırız. Tavuk , hindi , kaz ve ördeğin etinden ve yumurtasından yararlanırız. Uskumru , lüfer , palamut , hamsi , alabalık , sazan balığı gibi balıkların etinden yararlanırız. Arıların ürettiği bal da önemli bir besin kaynağıdır.
Beyaz ayı , tilki , sincap gibi hayvanların derilerinden kürk , manto ve ceket yapılır. Ancak yanlış avlanma nedeniyle bu hayvanların sayıları güç geçtikçe azalmaktadır. Sığır , yılan ve timsah derisinden ayakkabı , çanta ve kemer yapılır.
Hayvanların gücünden de yararlanırız. At , deve , katır , manda ve eşek gücünden yararlanılan hayvanlardandır. Bu hayvanlar yük taşımada ve tarım toprağını sürmede kullanılır.
|
|
|
Bu konu 79861 kez okundu |
|
Bu konuyu Site Admini Ekledi |