|
YERİN YAPISINDAN KAYNAKLANAN SORUNLAR
Dünyanın yapısı ile ilgili olarak gerçek bilimsel çalışmalar, 19.yüzyıldan itibaren başlamıştır Dünyanın oluşumu ile ilgili olarak kabul gören teorilerin başında, "Kıtaların Kayması ve Okyanusların Oluşumu" teorisi gelmektedir. Dünyanın yapısı ile ilgili olarak gerçek bilimsel çalışmalar, 19.yüzyıldan itibaren başlamıştır Dünyanın oluşumu ile ilgili olarak kabul gören teorilerin başında, "Kıtaların Kayması ve Okyanusların Oluşumu" teorisi gelmektedir. Wegener`in "Levha Tektonigi" adını verdiği teorisi özetle şu şekildedir: Dünyamızın yaşı yaklaşık 4,5 milyar, yıl olarak tahmin ediliyor. Bu toplam sürenin yaklaşık 3,9 milyar yılı İlkel zaman ya da Birinci zaman öncesi (Prekambrien) olarak kabul ediliyor Bu çok uzun bir süreyi kapsayan devrede, Dünyamız bir gaz kütlesi iken, soğuyup katılaşıyor ve üzerinde atmosfer oluşuyor. Dünyanın tamamı üzeri sularla kaplanıyor. 2 milyar yıl önce, Okyanusun tabanından magma çıkarak ilk kara parçası oluşmaya başlıyor Birinci zaman boyunca Dünya kıtası ortasından büyük bir kırık hat ile ayrılıyor ve İkinci Zamanın (Mezozoik) başlarında yani 200 milyon yıl öncesinde, iki kıta oluşuyor Daha sonraki dönemlerde de, bu iki kara parçası parçalanıyor. Bugünkü Kuzey Amerika, Avrupa ve Asya kıtaları, Gondwana`dan ise Güney Amerika, Afrika, Antarktika, Hindistan, Madagaskar ve Avustralya kıtaları kara parçaları meydana gelmiş bulunuyor. Wegener; bu teoriyi, bütün kıtaların üzerinde, geçmiş devirlere ait bitki ve hayvan fosillerindeki benzerlikleri ortaya koyarak ispatlamaya çalışmıştır. Yapılan jeolojik araştırmalar, ayrılma ve sıkıştırmaların, yılda ortalama 2,5 cm. kadar olduğunu ortaya çıkarmıştır Son coğrafi delillere göre her birkaç milyon yılda bir bütün kıtalar birleşerek tek bir kara parçası oluşturmakta, sonra yılda 1 cm olmak üzere yine birbirlerinden ayrılmaktadırlar. 1. LEVHA HAREKETLERİ
A. YERİN YAPISI Dünyanın yüzeyi dev boyutlu bir yapboz gibidir (şekil 2 deki gibi). Birbirine geçen ve birbirini tamamlayan parçalardan oluşur. Bu parçalara levha denir. Levhalar yavaş fakat sürekli hareket halindedir.
Bu hareketlilik sonucunda, levha sınırlarında, uzun zaman dilimleri ile baktığımızda yeni okyanuslar, yeni kıtalar, sıradağlar ve oluşur. ve volkanik aktivitelerin nedeni bu hareketliliktir.
Yerküre`nin üst katmanları, bir bütün halinde olmayıp, sürekli hareket halinde olan levhalardan oluşuyor. Manto`daki ısı akımlarının neden olduğu bu hareketler sırasında levhalar birbirinden uzaklaşır, birbirlerine çarpar veya birbirlerini sıyırırlar.
Bu hareketlilik sonucunda, levha sınırlarında, uzun zaman dilimleri ile baktığımızda yeni okyanuslar yeni kıtalar sıradağlar ve oluşur.
ve volkanik aktivitelerin nedeni de tüm bu hareketliliktir ve levha sınırlarında oluşmalarına şaşmamak gerekir
Levhaların birbirleriyle etkileşimleri bakımından levha hareketlerini 3 ana başlıkta toplayabiliriz. Uzaklaşma-ayrılma Yakınlaşma-çarpışma Yanal yer değiştirme-sıyırma
Bu hareket türleri, aynı zamanda bu sınırlarda oluşan in ve volkanik faaliyetlerin niteliklerini belirler. Levha hareketlerinin en önemli sebebi magma içindeki ısıdan kaynaklanan konveksiyon hareketleridir
Uzaklaşan-Ayrılan Levhalar (Divergent Plates) Birbirinden uzaklaşan levhalar, aralarına astenosferden gelen eriyik kayaçların sızdığı yarıklar oluşturur. Bu eriyik yüzeye çıktıkça katılaşır ve yerkabuğuna eklenir. Astenosfer`den gelen eriyik kuvvet uygulamaya ve böylece levhalar birbirinden ayrılmaya devam eder
Bu tür ayrılmalar, Astenosfer`den gelen eriyiğin katılaşarak Litosfer`e dönüşmesine ve levhaların büyümesine neden olur. Uzaklaşan levhalar arasında Litosfer çok ince olduğu için, buralarda büyük e yol açacak enerji birikimleri olmaz. Buradaki in odakları çoğu zaman yüzeye yakındır
Levhaların birbirine yaklaşması ve çarpışması ise üç değişik şekilde olabilir; Okyanusal ve kıtasal levha karşılaşmalarında, daha yoğun olan okyanusal levha, kıtasal levhanın altına dalar
İki okyanusal levhanın karşılaşmasında da, yine bir levha diğerinin altına dalar. Yüzeye çıkan magma okyanus tabanında oluşturmaya başlar. Eğer bu aktivite devam ederse, yanardağ okyanus yüzeyini aşabilecek yüksekliğe erişir ve adalar oluşur. Filipinler`deki birçok volkanik ada bu şekilde oluşmuştur.
İki kıtasal levhanın karşılaşmasında ise, genellikle levhalardan hiçbiri diğerinin altına dalmaz. Levhaların arada sıkışan bölümleri yeni dağlar oluşturur. Himalayalar`ın halen süren oluşumu buna iyi bir örnektir.
Yanal Yer Değiştirme-Sıyırma (Lateral Slipping); İki levhanın birbirini sıyırarak yer değiştirmesi sırasında Litosfer`de artma veya azalma olmaz. İki levha arasındaki sürtünme çok fazla olduğu için harekete belli bir süre direnç gösterirler. Bu bölgede artan gerilim periyodik büyük ile çözülür
Bu tip levha hareketlerinde oluşan in odakları çoğunlukla yüzeye yakın veya orta derinliktedir. Sürtünme ve kırılma uzunca bir hat boyunca oluşabileceği için büyük meydana gelebilir.
2. DAĞLARIN VE OKYANUSLARIN OLUŞUMU Levha hareketlerinden biri olan uzaklaşma sonucunda oluşan çukurların suyla dolmasıyla okyanuslar, yaklaşma sonucunda levhaların çarpışması ve üst üste yığılmasıyla dağlar oluşur. B. YERİNİN YAPISI İLE İLGİLİ SORUNLAR Yerin yapısı ile ilgili sorunların başında kuşkusuz ve gelir. ve yanardağ püskürmelerinin neden olduğu ler, her ne kadar deniz dalgalarının aniden yükselmesi ve kıyıları su altına alması gibi yorumlansa da, nedeni yerin yapısından kaynaklanır. Yine ve kaya düşmeleri de yerin yapısı ile ilgili sorunlardır. Yerin yapısı ile ilgili sorunlar, doğrudan çevre sorunları gibi gözükmeyebilir. Ancak bu sorunların ortaya koyduğu felaketler, insanoğlunun doğa üzerinde yaptığı olumsuz etkilerden kaynaklanır. DEPREMLER 1. DEPREMLER Yerkabuğu içindeki kırılmalar nedeniyle ani olarak ortaya çıkan titreşimlerin dalgalar halinde yayılarak geçtikleri ortamları ve yer yüzeyini sarsma olayına "DEPREM" denir.
Deprem, insanın hareketsiz kabul ettiği ve güvenle ayağını bastığı toprağın da oynayacağını ve üzerinde bulunan tüm yapıların da hasar görüp, can kaybına uğrayacak şekilde yıkılabileceklerini gösteren bir doğa olayıdır.
Deprem, insanın hareketsiz kabul ettiği ve güvenle ayağını bastığı toprağın da oynayacağını ve üzerinde bulunan tüm yapıların da hasar görüp, can kaybına uğrayacak şekilde yıkılabileceklerini gösteren bir doğa olayıdır.
Her deprem farklı özellik göstermektedir. Bu nedenle depremin yeri, zamanı ve büyüklüğü hakkında tahminde bulunmak söz konusu değildir. , levhaların Birbirlerine sürtünmeleri Birbirlerini sıkıştırmaları Birbirlerinin üstüne çıkmaları ya da Birbirlerinin altına dalmaları ile oluşur
Öncü Deprem: Ana depremden önce meydana gelen küçük sarsıntılardır. Artçı Deprem: Ana depremden sonra meydana gelen ve ana şokun büyüklüğünü geçmeyen dir. Belli bir süresi yoktur.
Depremde Büyüklük Ve Şiddeti i büyüklüğü (magnitude) ve şiddeti (intensity) genellikle birbirine karıştırılan iki kavramdır. Büyüklük, deprem sırasında boşalan enerji ile ilişkili bir değerdir ve aletsel olarak ölçülür. Şiddet ise deprem bölgesindeki hasara göre belirlenen göreceli bir değerdir
Faylar Deprem olduğunda yeryüzünde, bazen gözle görülebilen, kilometrelerce uzanabilen ve FAY adı verilen arazi kırıkları oluşabilir. Bu kırıklar bazen yeryüzünde gözlenemez, yüzey tabakaları ile gizlenmiş olabilir
Fay Çeşitleri Normal faylanma
Ters faylanma
Doğrultulu atımlı faylar Çöküntü (graben - iki normal faylanma arasındaki bloğun çökmesi sonucu oluşur) Yükselti (horst - iki normal faylanma arasında yüksekte kalan bloğa denir)
Normal faylanma
Ters faylanma
Doğrultulu Atımlı Faylar
Yükselti
Çöküntü
Depremin odak noktası denizin dibinde olduğu zaman denilen dev dalgalar meydana gelir. Bu dev dalgalar kıyıya eriştiğinde büyük su baskınlarına yol açar. ler okyanusları aşarak binlerce kilometre uzaklıktaki yerlerde bile hasar oluşturabilirler.
Depremin İnsan Hayatındaki Olumsuz Etkileri 1 – Hissedilemez. 2 – Yalnızca çok az sayıda kimse tarafından ve binaların üst katlarında hissedilir. 3 – Asılı nesneler sallanır. 4 – Pencereler ve diğer nesneler titrer
5 – Sıvılar dökülür, nesneler devrilir. 6 – Ayakta durmak güçleşir, binalar hasar görür. 7 – Genel panik yaşanır, yerde çatlaklar oluşur. 8 – Demir yollarında bükülmeler oluşur, yeraltı boruları kopar. 9 – Hemen hemen her yerde hasar görülür, geniş alanlarda kayma ve hareketlenmeler olur.
Deprem Öncesi Alınacak Önlemler Yerleşim bölgelerini titizlikle belirlemeliyiz. Kaygan ve ovalık bölgeleri iskana açmamalıyız. Evimizi gevşek toprağa sahip meyilli yerlere yapmamalıyız. 2) Yapıları deprem etkilerine karşı dayanıklı yapmalıyız. (Yapı Tekniğine ve İnşaat Yönetmeliğine uygun, sağlam olarak) 3) İmar planında konuta ayrılmış yerler dışındaki yerlere ev ve bina yapılmamalıdır 4) Dik yarların yakınına, dik boğaz ve vadilerin içine bina yapılmamalıdır. 5) Çok kar yağan ve çığ gelen yamaçlarda bina yapılmamalıdır. 6) Mevcut binaların dayanıklılıklarını arttırmalıyız. 7) Sigorta sistemine dahil olmalıyız. 8) Bu önlemlerin yanı sıra, günlük kullandığımız eşyalarımızın ev içerisine yerleştirilmesinde gerekli önlemleri almalıyız. Bazı gerekli önlemler;
- Dolap üzerine konulan eşya ve büro malzemelerin kayarak düşmesini önlemek için plastik tutucu malzeme kullanmalıyız. Soba ve diğer ısıtıcıları sağlam malzemelerle duvara veya yere tespit etmeliyiz. Dolaplar ve devrilebilecek benzeri eşyaları birbirine ve duvara tespit etmeliyiz
Duvar bölmeleri ve panoları zikzakdüzende yerleştirip, yere tespit etmeliyiz.
Tavan ve duvara asılan avize, klima vb.cihazları bulundukları yere ağırlıklarını taşıyacak şekilde tespit etmeliyiz.
Gaz kaçağı ve yangına karşı, gaz vanası ve elektrik sigortalarını otomatik hale getirmeliyiz. - Zehirli, patlayıcı, yanıcı maddeleri düşmeyecek bir konumda sabitlemeli ve kırılmayacak bir şekilde depolamalıyız. Bu maddelerin üzerlerine fosforlu, belirleyici etiketler koymalıyız.
Türkiye Ve Deprem Yerküre üzerinde oluşan in büyüklüğü ve neden oldukları zararlar göz önüne alındığında iki ana deprem kuşağı en çok ilgi çeken bölgelerdir. Bunlardan biri Büyük Okyanusu çevreleyen ve özellikle Japonya üzerinde etkili olan Pasifik Deprem Kuşağı, diğeri ise Türkiye`nin de içinde bulunduğu Akdeniz-Himalaya deprem kuşağıdır.
Türkiye`nin bulunduğu bölgede büyük levhalar arasında küçük birçok levhanın olması, Türkiye`nin büyük bir bölümünün deprem kuşağı içinde yer almasına neden olur.Türkiye, üç büyük levhanın etkisi altındadır. Avrasya, Afrika ve Arap Levhaları. Anadolu`nun büyük bir kısmının yer aldığı Anadolu levhası, Avrasya levhasının küçük bir bölümüdür.
B. YERİNİN YAPISI İLE İLGİLİ SORUNLAR 2. YANARDAĞLA*R Yanardağ adını duymuşsunuzdur. Kitaplarda, dergilerde, gazetelerde ya da televizyonlarda ın püskürdüğünü, lavların insanları öldürdüğünü görmüş ya da duymuş olabilirsiniz. nasıl püskürüyor ya da gerçekten insanları öldürüyor mu? Niçin püskürüyor? YANARDAĞLAR
Yanardağların Oluşumu Yanardağlar , yeraltındaki ergimiş kayaçların ve gazların yani magmanın yer kabuğundaki açıklıklardan püskürmesi sonucu dışarıya çıkan maddenin yığılmasıyla ortaya çıkan yükseltilerdir.
Yanardağlar genellikle levha sınırı denilen yerlerde veya çevresinde oluşur. Bu levha sınırları, dünyayı parçalara bölen levhaların birbirleriyle olan sınırlarıdır.
Levhalar, çok yavaş ama sürekli bir şekilde birbirlerine ya yaklaşarak ya da uzaklaşarak hareket ederler. İşte birbirleriyle uzaklaşan levhaların hareketleri de ı oluşturabilmektedir.
Yanardağlar ın oluşumunda magma da etkindir. Magma, ergimiş haldeki mineraller ve bazı mineral kristallerinden oluşan lapa benzeri yoğun bir sıvıdır. Magmayla beraber gazlarda bulunmaktadır
Yanardağların Oluşum Şekilleri Yayılma Sırtları Levha birbirinden ayrıldıklarında astenosfer üzerindeki basınç azalır. Bunun sonucunda, levha sınırının altında bulunan katı durumdaki minareler tanecikleri ergiyerek magmaya dönüşür.
Yayılma Sırtları Yükselmeye başlayan yeni magmanın çoğu levha kenarlarında katılaşıp kalır, yüzeye ulaşan bölümü ise okyanus tabanında oluşturur
“Plastik” Kayalar Bilim adamları, astenosferi genellikle “plastik” olarak tanımlarlar. Bunun nedeni, astenosferin büyük bir bölümün yumuşsak olmasına karşın, sıvıdan çok küçük miktarlarda magma bulunan katı mineral taneciklerinden oluştuğunun düşünülmesi.
Dalma-Batma Bölgesi ı , iki levhanın çarpışması sonucu birinin diğeri altına daldığı levha sınırlarında oluşur. Dalan levha, 100-200 km derinlikte bulunan ve dalma-batma bölgesi adı verilen bölgede ergimeye başlar ve magmaya dönüşür. Bu magma, levhanın üzerinde biriken tortullar ve ergimiş durumdaki okyanusal litosferden oluşur.
Magma Magma, ergimiş durumdaki değişik mineraller ve bazı mineral kristallerinde oluşan lapa benzeri, yoğun bir sıvıdır. Kıvamı, su ve buz kristalleri içeren yarı erimiş durumdaki kar gibidir.
Sıcak Noktalar Birçok yanardağın oluşumunun levha sınırlarındaki hareketle bağlantılı olmasına karşın bazıları bu sınırlara uzak yerlerde ortaya çıkabilir. Bu ın ”sıcak noktalar” olarak adlandırılan olağanüstü sıcak bölgelerin varlığı sonucunda oluştukları düşünülüyor.
YANARDAĞ PÜSKÜRMELERİ Magmanın yerkabuğundan yükselerek yüzeye çıkmasına yanardağ püskürmesi adı verilir. Yanardağ bir kez oluştuktan sonra yeraltından magma geldiği sürece püskürmeler devam eder.
Magma Yükselişi Astenosferdeki magma, ancak yeterince büyük bir “kabarcık” oluşturacak biçimde biriktiği zaman litosfere doğru yükselir. Magmanın yükselmesine yol açan süreç, bozuk bir musluktan suyun damlamasına(ancak ters yönde) benzer
Yanardağın Altı Yanardağ ağızları yuvarlak ya da ince uzun biçimde olabilir. Bazı ağızlar, krater adı verilen derin çukurların içinde bulunur. Bir püskürme sırasında, magma, biriktiği magma odasından yüzeye çıkan bacalar-dan birinden geçerek, yanardağın tepesin-deki ağıza ulaşır ve buradan dışarı fışkırır
Lav Püskürme sırasında yüzeye çıkan magma lav adını alır. Yanardağın yamaçlarından, lavdan oluşan bir nehir gibi akan lav akıntısının zaman soğuyup katılaşmasıyla volkanik kayalar oluşur
Çeşitli türlerde lav bulunmakla birlikte, bunların tümü nerdeyse diğer mineral elementlerinin yanı sıra bir silisyum ve oksijen karışımı olan silisyum dioksit (SiO2) içerir. Lavın yoğunluğu, içindeki silisyum dioksit oranına göre değişir.
Lav Akıntıları, Bloklar Ve Bombalar Püsküren bir yanardağdan akan lavlar, yolları yakıp yıkmasın karşın, çok ender olarak ölüm veya yaralanmalara yol açar. Bunun nedeni, lav akıntısının yavaş ilerlemesi ve insanların ondan kaçma olağanı bulabilmeleridir.
*Pahoehoe lav akıntıları Pahoehoe lav akıntılarının yüzeyi genellikle düz ya da hafif kırışık olur. Bu tür akıntıların koyu kıvamı değildir yani akışkandır. Lav soğumaya başladığında yüzeyinde düzgün kabuk oluşur.
Yanardağlar lav akıntıları Yanardağlar lav akıntılarında pürüzlü ve çatlaklı bir yüzeyi vardır. Bu akıntılar, daha yoğun lavdan oluşur ve pahoehoe lava kıyasla daha yavaş akar. Lav akarken, yüzeyi iri parçalar biçiminde kırılır ve içindeki gazlar açığa çıkar.
Yanardağlar, Bu Maddeleri Nasıl Püskürürler? Magma, liyosferden yukarı çıkarken bir magma odası oluşturur. Bu oda, sürekli genişleyen bir yapı gösterir. Magma odasına biriken magma baca denilen çatlaklardan yeryüzüne ulaşır.
Magmanın yeryüzüyle kesiştiği yerde yani ağızda püskürme başlar. Bazı şiddetli ın püskürmesine neden olabilmektedir. Fakat bu olaya çok az rastlanılmaktadır
Püskürme ve Yanardağ Tipleri Yanardağın püskürmeleri, lavın çıkış biçimine göre sınıflandırılır. Bu da lavın yoğunluğuna ve lavın içerdiği gazların ne kadar kolaylıkla kurtulabilmelerine bağlıdır.
Yoğun olmayan lavdan kolayca kurtulabilen gazlar, yoğun lavdan ancak büyük patlamalarla kurtulabilirler. Magma, basıncın azalması sonucu gazozun içinde hava kabarcıklarının oluşması gibi volkanik gazlar magmanın içinde küçük kabarcıklar oluşturur
Yanardağ Tipleri a)Hawai tipi: Bu püskürme tipi hafif şiddettedir. Bunun nedeni lavın akışkan olup gazın çabuk kurtulmasıdır. Hawai tipi ın krateri çok büyüktür.
b)Stromboli Tipi: Bu tip İtalya`nın kıyılarında görülmektedir. Patlamaları çok şiddetli değil fakat ard arda püskürürler. Lavı çok yoğun olmayıp Hawai tipi püskürmelerden daha yoğundur.
Bu tipte gazlar daha da sıkışıktır. Lavlar çabuk katılaştığından yanardağ ağzının çevresinde birikirler. Bu tip ın tepe kısımları kesilmiş gibi gözükür.
c)Volkan (Volkanu) Tipi: Bu tip ismini bir İtalyan adası olan Volkanu`dan almışlardır. Sicilya`nın kıyısında sıralar halinde bulunan bu tiptendir.
Patlamaları çok kuvvetli ve gürültülüdür. Çünkü lavları yoğun olduğu için gazları sıkışıktır. Patlamalarda iri kayalar ve volkanik küller de yoğun bir şekilde açığa çıkar. Lavlar çok yükseğe fırlar
d)Pele Tipi: Bu tip, Martinik Adasında bulunan Pele yanardağından ismini almıştır. Bu tip ın püskürmesi diğerlerinden çok farklıdır
Lav kratere ulaştığında katılaşır ve krateri kapatır. Basınç kuvvetlendiğinde yanardağ çok büyük bir şiddetle patlar ve kraterin üstü tamamen havaya uçar. Büyük miktarda volkanik kül gökyüzünü kaplar
Yanardağların Oluştuğu Yerler Asırlardır patlamayan, aktif olmayan a sönmüş denilmektedir. (Süphan, Nemrut, Erciyes) Etkin halen aktif olan dır (Etna, Kilauea, Mauna Lao)
Yeryüzünde : * Büyük Okyanus çevresi veya pasifik ateş çemberi, * Atlas Okyanusu`nun orta kesimi ve Atlantik sırtı (Burada denizin altında yoğundur), * Akdeniz ve çevresinde, * Bazı kıtaların orta kesimlerinde aktif bulunmaktadır
B. YERİNİN YAPISI İLE İLGİLİ SORUNLAR 3. TSUNAMİ Deniz, okyanus tabanı ya da denize yakın bir yerde meydana gelen tektonik olaylarla ilişkili olarak ortaya çıkan bir dizi yıkıcı dalgaya adı verilmektedir.
Bu tip dalgalar zaman zaman şiddetli fırtınalar ile gelgit olaylarının neden olduğu etkili dalgalarla karıştırılmaktadır. Halbuki, lerin oluşumları ve gelişmeleri tamamen farklıdır. Güneş`in çekim kuvvetlerinin değişimi ile açığa çıkan enerji gel-git dalgalarını ve salınımlarını oluşturmaktadır.
Tsunamiler ise, enerjilerini; litosferdeki düşey yönlü hareketlerden, deniz altındaki büyük ölçekli kayma, çökme ve oturmalardan, odak noktalan deniz ya da okyanus tabanında bulunan den ve deniz altı volkanizmalardan almaktadır
Bu tektonik hareketler sonucu açığa çıkan olağanüstü boyuttaki enerji su ortamına geçerek, okyanuslardaki bu dev dalgaların oluşmasına neden olmaktadır. Bunun için bu dalgalara sismik deniz dalgaları da denmektedir.
Dalgalar sığ sulara ulaştığı zaman, sürtünme nedeniyle hızını kaybederken, arkadan hızla gelen su kütlesi kıyıda dev dalgalara neden olabilmektedir. Bunlar özellikle dik yamaçlı kıyılarda, körfez ve koylarda, 30-50 metreye tırmanarak, önüne çıkan herşeyi yok edebilmektedir
Tsunamiler önce tek bir dalga olarak ortaya çıkmakta, kısa bir süre sonra üç ya da beş dalgaya dönüşerek büyük bir hızla çevreye yayılmaktadır. Bunun için deprem sonrasında kıyıda görülen hafif dalgalar ve su yüzeyinde beliren değişmeler, bir süre sonra etkili olabilecek, nin habercisi olabilmektedir
Deniz kıyısında hissedilen her depremden sonra tehlikesinin olduğunu söylemek yanlış değildir Nitekim, 1998 tarihinde Papua Yeni Gine`de 10 dakika aralıkla oluşan iki depremden sonra ortaya çıkan de, 7 köy haritadan silinmiştir.
Bu nin, tamamen denizaltı zemin kaymasından kaynaklandığı anlaşılmıştır dalgalarının hareketi okyanus kıyılarında çok daha belirgindir. Önce hafif dalgayla beraber gök gürültüsüne benzeyen uğultular, yaklaşan nin habercisi olabilmektedir.
Tsunamilerin Etkili Olduğu Yerler ve Verdiği Zararlar , en çok Büyük Okyanus`da oluşmakta ve bu okyanusun kıyısında ülkelerde etkili olmaktadır
Çünkü ye neden olan okyanusal levha hareketleri büyük okyanusta daha sık görülmektedir. Büyük okyanusta bulunan Japonya, Filipinler, Papua Yeni Gine ve Endonozya gibi ülkeler den en fazla zarar gören ülkelerdir.
Tsunamilerin görüldüğü diğer bir bölge de, tektonik hareketlere karşı çok duyarlı olan, deprem ve volkan kuşağı üzerinde bulunan Akdeniz havzasıdır. İnsanlık tarihi boyunca bu bölgede yer alan Portekiz, İspanya, İtalya, Yunanistan ve Türkiye kıyılarında çok etkili olaylarının yaşandığı bilinmektedir
TsunamiLER VE TÜRKİYE Tsunamilerle ilgilenen deprem bilimciler, dünyanın ikinci önemli deprem ve volkan kuşağı üzerinde bulunan Akdeniz`de de zaman zaman lerin oluştuğunu ve bunların günümüzde de görüldüğünü belirtmektedir.
Yapılan araştırmalar Akdeniz`de ya da kıyılara yakın karalar üzerinde 6,5 büyüklüğünde bir depremin olması halinde bu denizle sınır ülkelerin kıyılarında 30 metreye varan dalgaların oluşabileceğini ortaya koymaktadır.
Doğal olarak Türkiye`nin çevresinde deniz altındaki diğer tektonik hareketlerle (volkanizma, deprem) ilişkili olarak oluşan ler de Türkiye kıyılarını etkilemekte ve hasara neden olmaktadır.
Günümüzden 3500 yıl kadar önce Didim ve Fethiye kıyılarında bir etkili olmuş, yine 1489 yılında Dalaman kıyılarında görülen bir de ise yükselen deniz, karaya doğru 250 metre kadar ilerlemiştir.
14 Eylül 1509 günü İstanbul`da yaşanan bir başka de ise, deniz yükselerek İstanbul surlarına kadar sokulmuştur. Rihter`e göre; 1939 Erzincan depreminde Karadenizde oluşan , güneyde Fatsa kuzeyde ise Sivastopal ve Yalta`yı etkilemiştir
Tsunaminin Zararlarından Korunmanin önlenmesi mümkün değildir. Ancak Bir alarm durumunda bu plânlar uygulanarak den etkilenebilecek yerlerin boşaltılması, Kıyıdaki deniz taşıtlarının açık denize taşınması, İnsanların taşınabilir mallarıyla birlikte kara içlerine doğru çekilmesi nin zararlarını azaltmakta ve hatta yi afetolmaktan çıkarabilmektedir. B. YERİNİN YAPISI İLE İLGİLİ SORUNLAR 4. HEYELANLAR VE KİTLE HAREKETLERİ Heyelan; Doğal kaya, zemin, yapay dolgu veya bunların bir ya da birkaçının bileşiminden oluşan şev malzemesinin, yerçekimi, jeoloji ve su içeriği gibi doğal faktörler ile doğal olmayan çeşitli faktörlerin etkisi altında eğim yönünde çoğunlukla dairesel ya da düzlemsel hareketiyle sonuçlanan bir sürece verilen isimdir.
Hareketin hızı ve büyüklüğü yamaç eğimi ve su miktarı ile orantılıdır Ülkemizde özellikle Batı Karadeniz, Doğu Karadeniz, Marmara bölgeleri yoğunlukta olmak üzere birçok bölgede meydana gelmektedir.
Ani ve sürpriz nitelikli hiçbir yamaç hareketi yoktur. En hızlı da daha öncesinden işaretlerini verir, geleceklerini duyururlar. Bütün bunlara rağmen ın acılara neden olması, tehlike işaretlerinin zamanında görülmeyişidir.
Detaya inildiğinde heyelan veya kitle hareketleri Düşme, Akma, Kayma, Devrilme, Heyelan vb. isimlerle de anıldıkları gibi, bazı hallerde bunlardan iki veya daha fazlası birarada oluşurlar. Bu tür oluşumlara da “Karmaşık Kitle Hareketleri” adı verilir.
Bu haritadan da anlaşıldığı gibi Türkiye`de; Heyelan olaylarının yoğunlukla gözlendiği bölgeler Karadeniz ve Doğu Anadolu iken kaya düşmesi olayları ise genellikle Orta Anadolu Bölgesinde gözlenmektedir.
Ancak heyelan, su baskını ve kaya düşmesi olayları oluşum mekanizmaları gereği, jeolojik, topoğrafik ve iklimsel koşulların uygun olduğu her ortamda meydana gelebilmektedir
A. HEYELAN SINIFLAMASI veya kitle hareketleri ile ilgili birçok sınıflama bulunmakla birlikte en çok kullanılan sınıflama Varnes 1978`in yapmış olduğudur
1. DÜŞME Deniz, göl kenarlarından ve dik kazı şevlerinden, dik yamaçlardan, mağara tavanlarından, sivri dağ doruklarından, özellikle deniz kenarındaki dik falezlerden, özellikle süreksizlik yüzeyi ile sınırlanmış münferit bloklarının değişik boy ve çeşitteki kaya veya zemin parçalarının yer çekimi etkisi ile aşağıya doğru hareket ederek düşmesi olayıdır
Düşen malzemenin cinsine göre Kaya Düşmesi Moloz Düşmesi Zemin (Toprak) Düşmesi gibi adlar alabilirler.
2. DEVRİLME Fazlaca süreksizlik içeren kayaların orijinal konumlarının bozularak yıkılmalarına “Devrilme” denilmektedir. Doğada çeşitli devrilme tipleri saptanmıştır. Bükülme Devrilmesi, Blok Devrilmesi veya her ikisinin karışımı olan bir devrilme çeşidi oluşabilir
3. AKMA Konsalide olmamış (pekişmemiş) malzemelerin doygun veya kuru halde ve yavaş veya hızlı şekilde yamaç boyunca kıvamlı bir sıvı gibi hareket etmeleri, akma duraysızlığına neden olmaktadır.
Kuru kumlar ile kil boyutundan moloz boyutuna kadar değişen malzemelerde bu tür duraysızlık gelişebilir ve kum akması, çamur akması ve moloz akması şeklinde adlandırılır
4. KAYMA Kayma, şevi oluşturan malzemede, belirgin bir yüzey boyunca ve makaslama yenilmesine başlı olarak, kazı boşluğuna doğru dönel veya ötelenmeli (düzlem üzerinde) bir hareket sonucu meydana gelen bir duraysızlık türüdür.
Şevlerde karşılaşılan en aygın duraysızlık türü olan kaymalar, Dönel Ötelenmeli kaymalar olmak üzere iki şekilde gelişirler.
Dairesel (dönel) Kayma Bu tür kaymalar, dairesel (kaşık şeklinde) yüzeyler boyunca gelişir ve hareket sırasında kayan kütle geriye doğru yatmış bir konum kazanır. Kayma yavaş veya orta derecede bir hızla ve belirgin bir yenilme yüzeyi boyunca meydana gelir
Dairesel kayma; kil, silt, kum vb türdeki toprak zeminlerin yanısıra, akarsu kanallarında, yol yarmalarında, dolgularda, atık yığınlarında ve ileri derecede eklemli kaya kütlelerinde ve/veya ileri derecede ayrışmış kayaçlarda meydana gelir
Ötelenmeli (Düzlemsel) Kayma Bu tür tür duraysızlıklarda kaymalar, düz veya çok az ondülasyonlu bir yüzey boyunca gelişen makaslama yenilmesine bağlı olarak, malzemenin kayma yüzeyine paralel şekilde öne doğru hareketiyle gelişir
Bu tür duraysızlıklar kayaç veya toprak zemin malzemesine oranla daha düşük makaslama dayanımına sahip olan süreksizlik yüzeyleri (tabakalanma, eklem, fay, makaslama zonu, şistozite vb) boyunca meydana gelen, dolayısıyla süreksizlik denetimli duraysızlıklardır
Ötelenmeli (Düzlemsel) Kayma Türleri; a)Düzlemsel kayma Eğimi şev eğiminden küçük olan düşük dayanımlı zayıf bir düzlem üzerindeki kütlenin kazı boşluğuna doğru hareket etmesidir.
b)Kama türü kayma Bu tür duraysızlık, kesişen iki süreksizliğin oluşturduğu tetrahedral bir kama bloğunun, eğimi şevinkinden daha yatık olan kesişme hattı boyunca öne doğru hareket etmesi sonucu meydana gelir
c) İki veya çok yüzeyli kayma Bu duraysızlık türü, birden fazla süreksizlik veya zayıflık yüzeyi üzerinde meydana gelir. Özellikle fay veya tabakalanma yüzeylerinin birleşmesi sonucu doğal ortamlarda veya zayıf zeminler üzerinde yer alan pasa yığınları ile dolgularda gelişebilen tipik bir duraysızlıktır.
5. YANAL YAYILMA Bu tür duraysızlığın meydana gelmesinde, makaslama ve çekme çatlaklarının eşlik ettiği yanal bir genişleme hareketi rol oynamaktadır. İki türü bulunmaktadır.
a-)Yanal Kaya Yayılması Şev yumuşak bir malzemenin üzerinde yer alan daha sıkı-sert birimden oluşur. Yumuşak malzeme şevin dışına doğru plastik bir davranış sergiler ve akma şeklindeki harekete bağlı olarak alttaki sert malzeme de bloklara ayrılır ve plastik malzeme tarafından taşınarak bu harekete katılır
b-) Yanal Zemin Yayılması Bu duraysızlık türü killi, göreceli olarak zayıf ve sünümlü bir malzeme içinde yüzer konumdaki sert ve eklemli büyük kaya bloklarının bu malzeme ile birlikte yavaş bir harekete maruz kalmasını tanımlar.
Yıllık hareket hızı 10-25 mm arasında değişir ve genellikle hareket kolay fark edilmez. Aşırı gözenek suyu basıncı hareketi etkileyen önemli faktörlerden biridir.
6. KARMAŞIK HAREKETLER Birden fazla türde heyelanın bir arada görüldüğü olaylara karmaşık denir. Örneğin; devrilme türü bir hareket kaya düşmesine, daha sonrada kaya akmasına, kaya kayması da kaya düşmesine dönüşebilir..
B. HEYELANIN BÖLÜMLERİ da üst seviyeler aşağı doğru hareket ederken (Kayma zonu), alt kısımlarda “ÇÖKME”, “KABARMA” ve “AKMA” bölgeleri (Birikme zonu) meydana gelir.
Heyelan kütlesi üzerinde birbirinden farklı karakteristik kısımlar bulunmaktadır. Bunlar; Taç: Heyelanın en üst kısmıdır. Ana aynanın zeminde hareketsiz kalmış kısım olarak tanımlanır. Karakteristik olarak gerilme çatlakları gözlenir
Ana (Esas) Ayna: Kayan zemin kitlesinin dik veya dike yakın yüzeyi. Esas aynanın önünde kayan bölge içerisinde bir kayma kaması ve tali aynalar meydana gelebilir. Tepe: Hareket eden kütle ile ana aynanın kesiştiği yerin en üst noktası
Ana Kütle: Kayma yüzeyi boyunca hareket eden malzemenin tümü. Çapraz (Enine) Çatlaklar: Heyelanın topuğunun üst kısmında meydana gelen çatlaklardır.
Topuk: Hareket eden kütlenin en son kısmı. Heyelan sınıflamalarında malzemenin toplandığı yer olarak tanımlansa da topuk genellikle dairesel kaymalarda kullanılan bir terimdir. da üst kısımlar aşağı doğru kayarken alt kısımlarda çökme, kabarma ve akma bölgeleri gözlemlenebilir
C. HEYELAN OLUŞTURAN FAKTÖRLER Heyelan gerek doğal gerekse yapay faktörlerin etkisi altında meydana gelebilirler. Bölgenin jeolojik tarihçesi ve insan aktivitesi sonucu bölgede meydana gelen değişiklikler şevlerin dayanımının bozulmasına etki eder
Ayrıca meydana gelen de kritik denge konumundaki yamacın stabilitesini bozarak kaymaya neden olabilmektedir. şev stabilitesine etki eden en birincil faktör yerçekimi etkisidir.
Heyelana neden olan faktörler değişik şekillerde sınıflandırılmış olup dört ana faktör şunlardır: a-) Şev açısı (Topografya), b-) Yağış, (Yoğun yağış, Ani kar erimesi) c-) Tekrar aktivite kazanabilecek eski heyelan kütlelerinin varlığı d-) Ana kaya ve onu üzerleyen konsolide olmamış birimlerin litolojik özellikleri (Jeoloji),
Heyelana neden olan faktörler; Jeolojik, Morfolojik, Fiziksel ve İnsan aktivitesi olarak ayrılabilmektedir.
Fakat bu çalışmada, iç ve dış nedenler olmak üzere ikiye ayrılmıştır. 1-Dış Nedenler a- Şev ve yamaç eteklerinde yapılan kazılar, b- Şev ve yamaç topuklarının sular tarafından oyulması,
c- Aşınma ile şev eğiminin artması, yani şev yüksekliğini (H) ve şev açısının (β) değişmesi d- Zemine doğal ve yapay olarak ek yüklerin yüklenmesi, e- Zemin üstündeki bitki örtüsünün kaldırılması, yüzey sularının sızmasının kolaylaştırılması
f- Çatlak ve fissürlerde suların donması, g- , h- Yapay patlamalar ve sarsıntılar (dinamit patlatılması gibi) olarak verilebilir
2-İç Nedenler: a- Boşluk suyu basıncının artması, b- Şev ve malzeme kohezyonunun azalması, c- Kabarma ve şişme basınçları
Kar ve yağmur, yeraltı su düzeyinin değişmesine, şev malzemesinin kısmen ya da tamamen doygun süspansiyon haline gelmesine ve dolayısıyla boşluk suyu basıncının artmasına, içsel sürtünmenin azalmasına neden olmaktadır.
Bundan dolayı, büyük şiddetli yağışlardan sonra oluşur Ayrıca su, zeminin birim hacim ağırlığını azaltır ve ince taneli kum zeminlerde kohezyonu sağlayan yüzeysel gerilimi azaltır B. YERİNİN YAPISI İLE İLGİLİ SORUNLAR 5. KAYA DÜŞMESİ Önceki tarihlerde kurulan şehirlerde veya düşmandan korunma amacıyla, koruması kolay olan yerlerde kurulmuş eski yerleşim merkezlerinde zamanla ve doğa koşullarının etkisiyle kaya düşmesi ve devrilmesi gibi sorunlarla karşılaşılmıştır KAYA DÜŞMESİ Çeşitli mineral topluluğundan oluşan kaya, genelde heterojen olup süreksizliklerle ayrılmış bloklu bir yapıya sahiptir. Mühendislik yaklaşımları kayanın “malzeme” ve “kütlesel özellikler” ile ele alınmasını gerektirmektedir KAYA DÜŞMESİ Kaya malzemesi” yada “sağlam kaya – intact rock” esas itibarıyla süreksizlik içermeyen, mekanik özelliklerinin ise tümüyle içerdikleri minerallerin ( kristaller yada taneler şeklinde ) fiziksel yapısına ve bu mineraller arasındaki bağların mukavemetine bağlı olması ile tanımlanır KAYA DÜŞMESİ Kaya malzemesinin tanımında kullanılan başlıca parametreler kayanın rengi, tane yada kristal boyu, dokusu, yoğunluğu, KAYA DÜŞMESİ gözenekliliği, sertliği, ayrışma derecesi, ayrışma mukavemeti, bazı litolojik özellikleri, dayanımlılığı,
KAYA DÜŞMESİ ilksel geçirimliliği, sismik hız, elastik modülü, şişme özelliği, ıslanma- kurumaya karşı mukavemeti ve petrografik özelliklerdir KAYA DÜŞMESİ
KAYA DÜŞMESİ “Kaya kütlesi” sözcüğü esas itibarıyla süreksiz bir ortamı tanımlamakta olup kaya malzemesini ve bunlar arasındaki süreksizlikleri kapsamaktadır. KAYA DÜŞMESİ Kaya kütlesinin tanımında kullanılan başlıca parametreler süreksizliklerin türünü, dağılımı ve yapısını, dayanımını, deformasyon özelliklerini, ikincil geçirimliliğini ve sismik hızları içermektedir.
KAYA DÜŞMESİ Mühendislik yapılarına ait temellerin projelendirilmesinde kayanın kütlesel özellikleri ön planda gelmektedir. Özellikle kaya şevlerinin tasarımında başlıca jeolojik saha verilerini kayaların kütlesel özellikleri teşkil etmektedir KAYNAKÇA Özey F, 2001 Çevre Sorunları, Aktif Yayınevi, İstanbul) ve , Fiona Watt, TÜBİTAK, 2001 www.deprempark.com/yanardag.asp www.cografyamız.net ve Kitle Hareketleri Tezi, Prof. Dr. Nail Ünsal, 2004 www.e-cografya.com/fiziki/afetler/jeolojik
SELİM KILIÇ
RESUL ÇELİK
SERTAÇ KORAY DÖNEKLİ
DEVRİM ERTUĞRUL |
|
Bu konu 16020 kez okundu |
|
Bu konuyu Site Admini Ekledi |