|
İNSAN VE ÇEVRE Ekosistem içinde daha küçük boyutlu ekosistemlerde bulunmaktadır. Orman, dağ, ova, çayır, hububat, doğal hayvanların her biri ayrı ayrı ekosistemi oluşturmaktadır. Ekosistemi oluşturan öğeler, başlıca dört gurupta toplanır. 1-Cansız varlıklar. (inorganik ve organik maddeler) 2- üreticiler. (yeşil bitkiler) 3-Tüketiciler (bitkisel ve hayvansal maddeleri yiyenler) 4-Ayrıştıcılar (bakteri ve mantarlar) Ekosistem içindeki doğal dengeye “ekosistem dengesi” denir. Doğal denge bozulduğunda, ekosistem dengesi bozulur ve ekolojik sorunlar ortaya çıkar. Mevcut ekosistemin bozulup ortadan kalkması ve daha sonra bozulan bu ekosistemin yerine yeni bir ekosistemin olması olayına sükseyon (yerine alma) denir. EKOLOJİ: Canlıların birbirleriyle ve çevreleriyle olan ilişkilerini inceleyen bilim dalıdır. TÜR: Aynı kökenden gelen,çiftleştiklerinde verimli döller verebilen canlılara tür denir. POPULASYON: Belli sınırlar içinde yaşayan,aynı tür canlıların oluşturduğu topluluğa denir. KOMÜNİTE: Belirli bir bölgede,farklı popülasyonların bir araya gelerek oluşturdukları,uyumlu birlikteliklerdir. EKOSİSTEM: Canlılar,cansız çevreleriyle birlikte ekosistemi oluşturur. BİYOSFER: Yeryüzündeki canlıların yaşama koşullarına uygunluk gösteren her yer biyosferi tanımlar.Okyanusun derinliklerinden 10bin metre yüksekliğe kadar olan alan biyosfer katmanıdır. HABİTAT: Canlıların yaşamına uygunluk gösteren alanlardır.Canlının yaşadığı adrestir.Örn:Ankara keçisi,Ankara`da yaşar. EKOSİSTEM Ekosistemler, kara ekosistemleri ve su ekosistemi olarak iki grupta incelenir. Ormanlar, çayırlar ve çöllerin her biri bir ekosisteme örnektir. Bu ekosistemde en önemli etkendir. (Toprak, hava,nem,ışık ve sudur.) su ekosistemi okyanus, deniz, göl,nehir, ırmak ve sulak alanları kapsar. Su ekosisteminde en önemli etkenler sıcaklık, oksijen, mineraller ve ışıktır. Kara ve su ortamlardaki ışık, sıcaklık, nem,tuzluluk vb. koşullar mevsimlere göre değişebilir. Güneş ışığının geliş açısının mevsimlere göre değişmesi ortamın azalması kara ve sularla buharlaşmayı artırır. Karalardaki nem oranı düşürebilir. Su ortamında buharlaşan ise tuzluluk oranının yükselmesine neden olabilir. Mevsimlere bağlı değişiklikler ekosistemlerde yen alan canlıların yaşamsal düzenini de ekiler. Örneğin; kasım patı ve patates gibi bitkiler ilkbahar ve yaz mevsimlerinde ve sonbahar aylarında açar. KARA EKOSİSTEMİ Kara ekosistemlerinin bitki örtüsü, büyük iklim kuşaklarına göre, yerkürenin biyom olarak adlandırılan bitki oluşumlarıysa enlemlere göre dağılır. Mesela Kuzey yarıkürede buzul bölgesini tundra izleri; güneye gidildikçe tayga ve daha sonrada tropikal ormanlar gelir. Bu kuşakların dışında, farklı yüksekliklerde farklı kuşakları barındırır. Yükseldikçe, sınırları bölgelere göre değişiklik gösteren bitki örtüsü katları birbirini izler. İnsanlar yeryüzünün doğal bitki örtüsünü büyük ölçüde etkiler. İnsan etkinlikleri tarımsal alanların oluşmasına katkıda bulunur. Tarım ve hayvancılık yapılan bölgeler, tarım ekosistemleri olarak adlandırılan basitleştirilmiş ve biyolojik çeşitliliği azaltılmış ekosistemlere dönüşmüştür. Bu ekosistemlerin çalışması bütünüyle dışarıdan enerji veya malzeme katkısına (toprağın işlenmesi gübre ve pestisitler gibi) bağlıdır. Kara ekosistemlerinin çalışması büyük ölçüde iklim tarafından yönlendirilir; Zaten iklim bitki örtüsünün yaşam süresini de belirler. Ekvatordan kutuplara doğru gidildikçe birincil ve ikinci üretkenlik düzeylerinde ciddi bir düşüş gözlenir. Tundralarda hüküm süren sert iklim koşulları, toprağın çok uzun süre (9-10 ayı) su dolaşımını engelleyecek biçimde donmasıyla kendini gösterir. Buradaki bitkisel oluşumlar (bodur bitkiler, ağaç yokluğu) donar ve rüzgara uyum sağlamıştır ve bölgenin faunası fakirdir. Buna karşılık, tropikal kuşaktaki ormanlar yıl boyunca fazla değişmeyen, çok uygun iklim koşullarından yararlanır. Biyolojik etkinliğin aralıksız sürmesi sayesinde bu kuşakta birinci üretkenlik en üst düzeydedir ve minarelerin yeniden çevrime girme hızı çok yüksektir. Bitki oluşumlarının ve hayvanların inanılmaz çeşitliliği, bu ortamlarda karmaşık zincirlerinin gelişmesini sağlar. Öte yandan göl ve gölet kıyıları, turbalıklar gibi kıtalar içlerindeki nemli bölgeler, insanın baskısı sonucu, önemini kaybetmiştir. Oysa gerçekte bu yöreler,biyolojik çeşitliliği yüksek, çok sayıda türün varlığını sürdürmesi açısından birincil öneme sahip bölgelerdir. DENİZ EKOSİSTEMİ Bir su ekosistemi en küçük su birikintisinden okyanusa kadar değişen ortamlardaki karşılıklı ilişkileri kapsar. Ortamların farklılığına karşın, suyun canlılar üzerindeki etkisi bu ekosistemde yaşayan canlılarda benzer özellikler yaratmıştır. Hem su, hem çok daha karmaşık yaşam biçimlerinin gözlendiği kara ekosistemlerini tek tek incelemek olanaksızdır. Bu sistemlerin topluca incelenmesi ise birçok önemli ayrıntının, fiziksel ve kimyasal bileşenlerin canlıların değişik çevrelerin özelliklerine göre geliştirdiği uyum biçimlerinin, enerji akışı ve besin çevriminde ortaya çıkan özelliklerin göz ardı edilmesine yol açar. Bu nedenle canlıların yaşadığı çevreler belli tipler altında toplanarak incelenir. Genellikle su ekosistemleri deniz suyu ve tatlı su (ya da denizler ve iç denizler) olarak ayrılabilir. İç sularda kendi içinde durgun sular (göller) ve akarsular olmak üzere iki alt bölüme ayrılır. EKOSİSTEMLERİN DENGESİ Türlerin çeşitliliği ve aralarındaki düzenli iletişime dayanan denge, insanın giderek artan baskısının tehdidi altındadır. Biyosferdeki doğal dengelerin korunması bazı kimyasal maddelerin oranın sabit olarak kalmasına, nüfus dalgalanmalarının düzenine ve ekosistemlerin sürekliliğine bağlıdır. Dengeyi sağlayan koşulların güvence altına alınması için, besin zincirlerinin gereken şekilde çalışmaya devam etmesi, tür çeşitliliğinin belirli bir düzeyde korunması ve geçici de olsa çok şiddetli düzensizlikleri yaşanmaması gerekir. Bazı orman sistemleri, mesela ılıman iklimde yüksek ağaçlar dikilmek suretiyle oluşturulan ormanlar, insan yapısı olmasına rağmen istikrarlı sistemlerdir. Tarım ekosistemleri, bitki topluluklarının otsu oluşumlardan ağaçlara uzanan doğal ardışıklık sürecinin ilkel bir düzeyinde kalmıştır. Ekolojik açıda bakıldığında, tarım ekosistemleri, çoğunlukla tek bir bitki türüyle sınırlanmış yapıları yüzünden istikrarsız ve zayıftır. Bu ekosistemlerin üretkenliği, ürünün tipine ve söz konusu bölgeye egemen olan iklim koşullarına bağlı olarak büyük değişkenlik gösterir. Bugün biyosferin genel dengesini tehlikeye düşüren başka faktörler de vardır. Gezegen genelinde, bilimsel ve teknik gelişmeler, geçen yüzyılda tedavi alanındaki buluşlar ve tarımsal üretimin dünya çapında artışının da yardımıyla inanılmaz bir nüfus patlamasına neden olmuştur. Bu nüfus patlaması, biyosferin üretim kapasitesiyle insanları ihtiyaçları arasında giderek artan bir dengesizlik durumu yaratmaktadır. BESİN ZİNCİRİ VE BESİN PİRAMİTLERİ Doğada canlılar başka bir canlıyı besin olarak kullanırken kendileride başka canlıların besini olurlar. Canlıların birbirlerini tüketmelerine göre sıralanmaları ile oluşan zincire besin zinciri denir. Zincirin her halkası ayrı bir tür tarafından oluşturulur. Ancak hiçbir zaman doğada tek sıralı zincire rastlanmaz. Bir canlı besin olarak birden fazla türü besin olarak kullanırken kendiside birden çok türün besini olur. Bu durum zincirlerin birbirine karışıp beslenme ağları oluşturmasına neden olur. • Besin zincirleri ile canlılar arasında organik madde ve enerji akışı gerçekleşir. • Zincir ne kadar kısa ise madde ve enerji o kadar ekonomik kullanılır. 1) Üreticiler 2) Tüketiciler: a) Birincil tüketiciler (otçullar) b) İkincil tüketiciler (etçil-otçullar) c) Üçüncül tüketiciler (etçiller) 3) Ayrıştırıcılar • Ayrıştırıcılar zincire her halkadan katılabilir.Ayrıştırıcılar canlı yaşamını bitirdikten sonra yapısındaki organik maddeleri inorganik(organik olmayan) maddelere dönüştürürler.Böylece madde döngüleri gerçekleşmiş olur bu canlı grubu sayesinde. Besin zincirinde kütle sıralaması şöyledir: Üreticiler >Otçullar >Etçil –otçullar > Etçiller >ayrıştırıcılar DOĞADAKİ MADDE DÖNGÜSÜNÜN KORUNMASI:Canlıların etkileşim içinde olduğu su, hava ve toprak belirli miktarda ve çeşitte madde içerir. Bu nedenle su, hava ve toprağın yapısında oluşabilecek anormal değişmeler canlı yaşamını doğrudan etkiler. Hava, su ve toprak arasında bazı maddelerin hareket etmesine madde döngüsü denir. Dört çeşit maddenin döngüsü canlılar için çok önemlidir. a. Karbon döngüsü: Karbondioksit gazının hava ve canlılar arasındaki alış verişiyle oluşur. Fotosentez havadaki karbondioksitin azalıp besin yapılmasını sağlarken, solunum besinlerin azalıp havadaki karbondioksitin artmasını sağlar. b. Oksijen döngüsü : Karbon döngüsünün tersi şeklinde gerçekleşir. Vücut solunumu havadaki oksijen miktarını azaltırken, fotosentez olayı havadaki oksijen miktarını artırır. c. Azot döngüsü : Azot gazının hava ve canlılar arasındaki hareketidir. Havadaki azot gazı Azot bağlayıcı bakteriler tarafından tuza çevrilerek toprağa karıştırılır. Bütün canlılar azot ihtiyacını topraktan karşılarlar. Azot hücrelerdeki protein, vitamin, ATP, gen yapımında kullanılır. Ölen canlılardaki azotlar azot ayrıştırıcı bakteriler tarafından tekrar havaya karıştırılır. d. Su döngüsü : Hava ve toprak arasında suyun hal değiştirerek hareket etmesidir. Işık ve sıcaklık etkisiyle ısınan su buharlaşarak bulutları oluşturur. Bulutlar soğuyarak yağmur oluşmasını sağlarlar. EKOSİSTEMDEKİ BOZULMALARIN ÇEVREYE ETKİLERİ Ekosistemdeki bozulma bir bütün olan çevrenin yapı ve işleyişini olumsuz etkiler. Bazı varlıkların azalması diğer bazı varlıkların azalmasına da neden olur. Madde döngülerinin gerçekleşmesi zorlaşır. Sonuçta doğadaki enerji tükenmeye doğru gider. 1. Dünya Coğrafyasının Değişmesi Ekosistemin yapı ve işleyişini oluşturan iklim, toprak, hava, bitki hayvan gibi faktörlerin olumsuz yönde değişmesi çevrenin ekolojik özelliklerini de değiştirir. - Uzun süren kuraklıklar sonucu bir ekosistemdeki bitki ve hayvan sayısı hızla azalır. - Suların kirlenmesi sonucu suya ışık girişi azalır, suyun hava oranı düşer. - Toprakta oluşan tahribat ve kirlenmeler önce bitkilerin sonrada diğer canlıların zamanla ölmesine neden olur. - Ormanların kesilmesi ve yanması çevrenin çölleşmesine ve sonrasında küresel ısınmaya etkide bulunur. 2. İklimin Değişmesi İklim şartlarının değişmesi, ekosistemdeki canlı yaşam ve dağılışını etkiler. İklimi değişen bir bölgede bazı canlılar göç ederken, bazı canlılar ölür veya şartlara uymaya çalışır. Ozon tabakasının incelmesi, ormanların azalması, havanın kirlenmesi, yağışların azalması, çölleşmenin başlaması bir bölgedeki iklimin ve coğrafik yapının değişmesine etkide bulunur. 3. Erozyonların Oluşması Toprağın su ve rüzgar etkisiyle aşınıp, taşınmasına erozyon denir. Çevredeki bitki örtüsünün azalması, şiddetli yağmurların yağması, karların kısa sürede erimesi, fırtınaların oluşması, toprağın yanlış sürülmesi, eğimli alanlardaki ormanların yanması gibi etkenler erozyonların oluşmasına neden olur. Erozyonlar sonucu bir bölgenin toprağı tahrip olur. Tarım toprağının ürün verimi azalır. Erozyonu önlemek için en etkili yöntem eğimli ve çorak toprakların ağaçlandırılmasıdır. Çünkü bitki kökleri toprağı tutarak erozyonla sürüklenmesini önler. Erozyona uğrayan bir bölgede toprağın yapısı değişeceği için canlıların yaşamı da tehlikeye girer. 4. Su Kaynaklarının Azalması Suların kirlenmesi ve kuruması sonucu çevredeki kullanılabilir su oranı azalır. Çevredeki su kaynaklarının azalmasına, yağışların düşmesine, tarımsal verimin düşmesine ve hidroelektrik santrallerdeki enerji üretiminin kısılmasına neden olur. Bu durum canlıların beslenmesini olumsuz olarak etkiler.Su oranı azalan topraklarda daha az sayıda bitki yaşar. Ortama uyan bazı hayvanlar bu topraklarda barınır. Kısacası çevre zamanla çölleşir. Doğal özelliklerini de zamanla kaybeder. 5. Enerji Kıtlığının Başlaması Madenlerin azalması sonucu termik santraller, su kaynaklarının azalması sonucu hidroelektrik santralleri, petrolün azalması sonucuda ulaştırma araçlarının kullanım oran ve verimi azalır. Enerji kıtlığının başlaması durumunda insanların sosyal yaşamı felç olur. Besin zincirinin oluşumunu sağlayan enerji nakli gerçekleşemez. Ortamın biyolojik dengesi bozulur. 6. Canlı Çeşitliliğinin Azalması Ekosistemdeki fiziksel ve kimyasal şartların değişmesi canlıların yaşama, yayılış ve üremesini etkiler. Bozulan şartlara uyanlar yaşarken diğerleri yok olur. Çevredeki bitki sayısının azalması besin zincirindeki canlı tür ve sayısının azalmasına neden olur. Örneğin, ormanların yanma ve kesilmesi sonucu buralarda barınan tüketici canlıların büyük kısmı ölür. EKOSİSTEMLERİN BOZULMASI KÜRESEL ISINMAYI ARTIRIR. SERA ETKİSİ ARTAR. SERA ETKİSİ: atmosferde CO2 gazı gelen güneş ışınlarını tutarak yeryüzünün ısı dengesini oluşturur. CO2 gazının artması bu koruyucu tabakayı kalınlaştırarak fazla güneş ışınlarını yeryüzüne geri göndererek yeryüzünün fazla ısınmasına neden olur. Buda doğal dengenin bozulmasına yol açar. Buzullar erir. Mevsim geçişleri yaşanmaz. Su kıtlığı yaşanır dolayısıyla besin kıtlığı oluşacak. Bunlardan başka canlı türleri yok olmaya başlayacak. Doğal afetler çoğalacak.
Hazırlayan:Sema Saraçoğlu |
|
Bu konu 39852 kez okundu |
|
Bu konuyu Site Admini Ekledi |