Merkezde ilköğretim okulu üçüncü sınıflardan birinin denetimine gittim. Öğretmenle teneffüste tanışmış, defterlerini incelemiştim. ........Fakültesi mezunuydu ve dört yıldır öğretmenlik yapıyordu.
Sınıfa öğretmenle birlikte girdik. Gürültü, patırtı; sınıf değil, savaş alanıydı sanki. Öğretmen bağırıp çağırdı, birkaç Öğrenciyi de azarlayarak sınıfı susturdu- Öğrencilere beni tanıttıktan sonra gürültü yaptıkları tein bu kez de bütün öğrencileri azarladı. Sonra birden bana dönerek sınıf hakkında bilgi vermeye başladı: "Hocam, bunlara lütfen bir şey sormayın. Den bunları ayıkladım." Yanlış anladığımı düşündüm. "Bunlar" diye on iki kişilik bir grubu işaret ediyordu. "Pardon, ne yaptınız? Anlayamadım." dedim. Yine aynı grubu göstererek; "Hocam, bunların hepsi salak, hiçbir şey anlamıyorlar. Boşuna zaman harcamaktansa ben de bunları ayıkladım. Artık bunlarla ilgilenmiyorum," dedi. "İyi de öğretmenim, siz ayrık otu mu ayıklıyorsunuz, yoksa pirinç taşı mı?" diye soruverdim gayri ihtiyari. "Hocam, anlamadınız herhalde" diye atıldı; "Size bunlar hiçbir şey anlamıyorlar, diyorum. Durduk yerde ayıklamadım, nedenlerim var herhalde..." Bir taraftan Öğretmeni dinliyor, bir taraftan da "ayıkladım" dediği öğrencilere bakıyordum. Sınıfla otuz yedi öğrenci vardı. Bu öğrencilerin on ikisi öğretmen tarafından ayıklanmış, bir tarafa atılmıştı. Sınıfın nerdeyse üçte biri. Karma karışık duygu ve düşünceler içinde öğretmeni dışarı çıkardım. Bu yaptığının yanlış olduğunu, Öğrencilerin ayrık otu olmadığını, hedefinin onları ayıklamak değil, kazanmak olması gerektiğini anlatmaya çalışırken, öğretmen iki de bir sözümü kesiyor ve aynı biçimde savunmaya geçiyordu: "Ama hocam, bunlar..." "Tamam anlıyorum da, bunlar..." "Haklısınız ama, bunlar..." Öğretmen, öyle bir savunmaya girmiş, yaptığını öyle ussallaştırmış ve haklı olduğuna öyle inanıyordu ki beni dinlemiyordu bile! Haklı nedenleri vardı çünkü kendince. Patates yetiştirmekle insan yetiştirmek aynı değil işte Öğrencilerimiz deneme tahtası değil. Öğrencilerin başına herhangi bir üniversite mezunu dikmekle iş bilmiyor. Yapmış görünmek için yapıp, onarımı güç hatalara yol açmaktansa belki de hiç yapmamak daha iyi.
İNCİ BALCI İLKÖĞRETİM MÜFETTİŞİ ŞANLIURFA (Abece, Eğitim ve Ekin Dergisi. Kasım 2001, Sayı:183) |